Bumerang - Yazarkafe

25 Ekim 2020 Pazar

Aborjin



 İlkel bir topluluk olan aborjinler hayatın, bedenlerinin, ruhlarının, hatta evrendeki her şeyin değiştiğini gözlemlerler.
 Bu nedenle doğduklarında aldıkları isimleri hayatları boyunca aynı kalmaz; istedikleri ve hazır hissettiklerinde isimlerini defalarca değiştirirler.
 Kadının kalbi de değişim içindeydi. Aborjinler gibi baştan aşağı değişmişti. İsmini, kim olduğunu, nereye gittiğini veya nereden döndüğünü unutmuştu...
Güne başlama sebebi, amacı, yolu...

19 Ekim 2020 Pazartesi

Ayrı'ntı



Ayrıntı. Ne garip kelime. Türk dil kurumuna göre ''Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat, detay.''

Bana göre ise ayrı kalmaktan gelen bir kelime. Her şeyden başka düşünen insanlara has bir durum. Ayrıntılarda boğulmak özellikle. Hayatta her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünmek...

Ayrıntıcı bir insan takıntılıdır, kırılgandır. Beklentilerinde boğulur.  Ayrıntı ayrılıktan gelir, ayrılık getirir. Hayatla, eşyayla, insanla...

Aman üzülmesin, aman kırılmasın, aman ayıp olmasın da ayrıntıcı insanların bataklığıdır. Samimiyet denen, çağımızda kanayan yaramız olmuş şeyin getirisidir. Gerçi pek kalmamıştır ayrı'ntıcı insanlar.

O insanlar için bir kelime, bir cümle günlerce içinde boğulduğu bir okyanus olur. Aslında bir kaşık sudur hepi topu. 

12 Ekim 2020 Pazartesi

Aya


Güneşli günlere dedi, yazmak kolay

Güneşin sıcaklığı iliklerine kadar işlerken aya sevdalanmayı

O kavurucu sıcakta tir tir titremeyi gör...

 Sen gel

Aydınlık günler dururken karanlığa vurulmayı gör

Bir karanlık gecede, yalnızca uzaktan bakabildiğin aya yaz sevdanı

5 Ekim 2020 Pazartesi

Aşk'a Türlü Şeyler

 


Gözlerinde kim olduğumu unuttuğum bir ayna yansımasından ibaret olmak, dedi. Çok çaresizce. Yeryüzündeki bütün çareleri avuç içlerine verip, herkesten saklanan kalbi apaçık sunmak, delilik...

 Sen ol dedi, yanımda sen ol gerisi mühim değil. Kazanmak, kaybetmek değildi ki mesele.  Mesele ürkek bir kuş. Erimekte olan kutuplarda gözünü henüz açmış bir penguen ya da bir kır papatyası; kışa direnen, var olmaya çalışan. Yanan, eriyen; sönse yeniden bütün olabileceği ama ateşi bir an bile sönmeyen bir mum. Kendi sıcaklığından, ışığından bihaber... 

1 Ekim 2020 Perşembe

Uçurum


''Bir uçurumu sevmişim, düşmüşüm de düşmüşüm

Kağıttan kanatlar takmışlar bize, yırtmışlar bizi gökyüzüm
Bir yalanı sevmişim, kanmışım da kanmışım
Ayaklarına bir taş bağlayıp aklımı denize atmışım
Seni en çok ben mi sevdim bilmem ama
En güzel ben sevdim
Seni en çok ben mi sevdim bilmem ama
En güzel ben sevdim''
Eflatun'dan dinlediği şarkıya bağıra bağıra eşlik etmişti adam. Tekrar tekrar dinliyordu.
Sevmek üzerine düşünüyordu bu gece de. Diğer evlerdeki mutlu insanlar uyuyalı çok olmuştu. Şarkılar en çok da gecenin dördünde haklı oluyordu. Gece dört, odanın ışıkları kapalı, kulaklıkta eflatun- bir uçuruma kanmışım...
Yatağını on dört gündür düzeltmiyordu. Kıyafetlerini de öyle. Birikmiş bulaşıklar, kirlenmiş, danığık bir ev, dökülmüş ve beyazlamaya başlamış saçlarıyla baş başaydı. Yalnızlık bu yaşa yakışmıyordu. Ütüsüz gömleklerle, insanlarla göz teması bile kurmadan yaşamaya çalışıyordu. Önce insanlara tutunmayı bıraktı adam, sonra eşyalara. Oğuz Atay'ın dediği gibi artık insan insana tutunamıyordu...
Şimdi elinde, tutunduğu birkaç şarkı ve kitap kalmıştı...