Koşar adımlarla ağlayarak yürüdüğün o günü hatırla. Hani müziği son ses açtığın, başın önünde, sağındaki güzel sarışın kadını, spor yapan adamı dahi fark etmediğin gün...
Hava soğuktu aslında o gün. Ama içinde öyle bir yangın başlamıştı ki sanki yürüdükçe daha da harlanıyordu. Yağmurun başladığını bile fark etmedin. Herkes kaçışırken telaşla, sen yoluna devam ettin. Yola çıktığında henüz öğlendi, kendine geldiğinde gece yarısını çoktan geçmişti saat. Bir ara fazla hızlandın hani, ayağına takılan taşı fark etmedin. Öylece yerde buldun kendini, hüngür hüngür ağlamak istedin ama bunu yolda yapmaktan nefret edersin. Sessizce ağladın, biraz içine, biraz dışına aktı gözyaşların. En masumu onlardı. İçindeki zehri ancak ağlayarak atıyordun. Taş bahaneydi aslında.