Kayseri Anadolu Lisesi, namı diğer Taş Mektep. Otuzuma yaklaşmış, mesleğimin beşinci yılındayken en çok özlediğim yıllar, en sevdiğim (hala görüştüğüm) dostlar ve son sınıfta tanıdığım eşim o sıralardan...
O zamanların çıkarsız, samimi, saf sevgiden oluşan arkadaşlık ilişkilerini şimdilerde bulmak öyle zor ki. Özledikçe fotoğraflarımıza bakıyorum, arkadaşlarımın her biri Türkiye'nin çeşitli illerinde asker, polis, öğretmen, memur olmuş. Her biri pırıl pırıl; ülkesine, ailesine faydalı işler peşinde.
Okulda telefon yasak olmasına rağmen telefonu hep elinde ya da masanın üzerinde olan, kaşlarında çizik, makyaj yapan, arkadaşları arasında son derece gevşek, dışarı karşı saygılı ve ciddi bir öğrenci oldum. Arkadaşlarımın hepsinin en az bir kere içtiği şey burnundan gelecek derecede güldüren bir tip oldum, hala da öyleyim :) Ders aralarında kalorifer üzerinde yapılan sohbetler, yer altındaki tünel benzeri yerlere koyduğumuz kitaplar, sınıfça yaptığımız vukuatlar, her şey çok güzeldi be.
Kıyafetlerim ve görünüşüm hiçbir zaman okula uygun olmadı. Ama dersleri öyle güzel dinlerdim ki. Sosyoloji dersinde bile tüm sınıf uyurken pür dikkat dinlerdim :) Bu yüzden öğretmenlerim hiçbir zaman dış görünüşümü sorun etmedi. İyi ki böyle güzel öğretmenlerim olmuş. Hayattaki en büyük şanslardan biri de bu bence. Şimdi ben de onların yolundan gitmeye çalışan genç bir öğretmen oldum.