Bumerang - Yazarkafe

12 Nisan 2022 Salı

Günce 8


 Merhaba sevgili okur. Uzun soluklu, bol hastalıklı bir merhaba.

Görüşmediğimiz süreçte beşinci ameliyatımı geçirdim. Daha önce dizimde bir ödem durumundan bahsetmiştim, işte o ödem dizimdeki bursa denen bir zarın (bademcik gibi faydalı bir yapı) iltihaplanması sebep oluyordu. Doktora göre çömelip kalkarken yaptığım ters bir hareket sebep olmuş.

Altı aydır dizlik, buz masajı, antibiyotikler ve kremlerle yaşıyordum. Eşofmandan başka bir şey giyemiyordum. Şimdi az önce bahsettiğim tüm şeylerden nefret ediyorum. İçim dışım ilaç oldu. Altı aydır sürekli nüksettiği için bursayı alma kararı verdi doktorum. Ameliyattan çok basit, on gün içerisinde okula dönersin, dizlik kullanmayacaksın, çok rahatlayacaksın diyerek bahsetti. Doktordan ameliyatta lokal anestezi rica ettim. Önceki dört ameliyatımda tamamen uyutulmuştum ve sonuncusunda uyanma aşamasında neredeyse boğulacaktım. Bir de bunu tecrübe edeyim dedim :)

Bir ay önce ameliyatım gerçekleşti. Diren olduğu ve bacağımı oynatmamam gerektiği için bir gece hastanede kaldım. Sabaha kadar buz torbalarının biri gitti, biri geldi. Her uyandığımda biri iğne yapıyor, teşekkür edip uyuyordum o gece :) Eşim yoğun çalıştığı için annem ve babam geldiler yanıma. Benim on günlük rapor bir ay heyet raporuna döndü ameliyattan sonra. Doktorun beklediğinden daha kötüydüm çünkü. Okul için hiç istemediğim bir ara vermiş oldum. Çocuklarımı başka bir öğretmene emanet ettim. Kıskanç biri değilimdir ama ne yalan söyleyeyim çocuklarımı çok kıskandım. Allah'ım dedim. Öğretmenlerini sevsinler ama benden çok sevmesinler :)

Çorabıma kadar annemin giydirdiği bir haftanın sonunda biraz toparlandım, fizik tedavi egzersizlerine başladım. Lavabo ve yemek dışında hep yatmam gerekiyordu. İyiye gidiyorum derken Ramazana birkaç gün kala yeniden dizimde doluluk ve şişlik hissettim. Bayağı ağladım. Çünkü bu durum gerçekten psikolojimi bozdu. İçinden bir türlü çıkamayacağım bir döngüde hissettim kendimi.

3 Nisan 2022 Pazar

Gece


Parmak uçlarından beynine kadar yeri vardı. Tıpkı damarlardaki kan gibi tüm vücudunda dolaşan, olmadığında yoksunluk belirtilerine yol açan bir maddeydi sanki.
Gurbet üzere doğulmuş bu dünyanın en beter sürgün yerinden bir geceydi işte. Yıldızlar göz yaşları buğularında kaymak üzere gibi görünüyorlardı. İçmeyi bırakmıştı. Bulanık yaşamayı sevmiyordu. 

Sevmenin her halini dibine kadar yaşadığı için acıyı da adamakıllı yaşayacaktı, kendini uyuşturmak anlamsızdı. Duygular ya var olmalı, ya da en dibine batmalıydı yerin. Çağdan dert yanan insanlar hiç samimi gelmiyordu artık.
İsteyen her şeyin en güzelini en sonuna kadar yaşardı. 
 
Şiirlerle arası bozuktu. Bazen öyle şiirler yazıyordu ki kelimelerin bile canı yanıyordu. Ömrüm yettiğince demişti. Sabır demişti. Ama sabır da yorulurdu işte. 

Yutkunamadığı bir damla anıdan okyanuslarda boğulmaktı payına düşen. Oysa bazı hayaller bazı hayallerle bir hayal dükkanı açmış olsa herkese yetecek kadar umudu vardı…

Kelimeler öyle herkese alelade kullanılacak şeyler değildi. Özellikle anlamayan biri için. Nefsi de nefesi de tükenmişti. Şuanda, tam burada son nefesini verse ruhu bile duymayacaktı. Bu yüzden kelime israfından kaçınıyordu. Bilirsiniz, israf günahtır.