Bumerang - Yazarkafe

16 Kasım 2024 Cumartesi

Ölüme Varışı Özledim



 “Benim umuda olan inancımı bir gece paslı bir makasla kesen de kim?”

Her gece bu cümleyi çığlık çığlığa söyleyerek uyanıyordu. Kabusları, sonu gelmez göz yaşları tükenmedi, bir sıkımlık canım vardı sanırdı da bin kere vuruldu, ölemedi. 

Oysa ölebilmek isterdi bir akşamüstü, çiseleyen sessiz yağmur damlaları arasında gömülmek. 

Nasıl bilirdiniz hiç sorulmasın isterdi. Kendi bile nasıl olduğunu bilmedi ki. Kimse gerçekten nasıl olduğunu sormadı ki. Kiminin ilacı, kiminin kalp sancısıydı işte…

1 Nisan 2024 Pazartesi

Sessizlik




 Öyle çok çabaladım ki duyulmak için, sonunda kimsenin duyamadığı çığlık çığlığa bir sessizlik hüküm sürdü bu yollarda.
Gerçek acıların duyulması mümkün olmayacak desibellerde sesi vardı.
Eski şarkıların hüznü var bu sessizlikte, çocukluk oyunları, bir saç okşaması, içten bir gülümseme, eski güzel günler var.
Yıkık dökük şehirlerin toz bulutu öksürükleri var, kanserli hücreleriyle yaşamaya başlayan çocukların Aylarca aç kalmış, her gün ölen çocukların ağlamaları
 Adalet var, bir kağıda yazılıp yakılmış 

6 Mart 2024 Çarşamba

Günce 11

Merhaba sevgili okur. Uzun zamandır yazmıyorum, yazamıyorun demek daha doğru olur aslında. O hüzünlü postlar aslında iyi hissettiğim zamanların ürünüydü. Deprem gecesinden sonra kaybettiğim, içimden kopup giden şeyler arasında edebi yazılarım da var. Hayatı (bu kelimeyi yazarken hatayı yazdım ve içim cız etti) gelişigüzel, yalnızca o günden ibaret yaşıyorum çünkü artık sonraki günün yalnızca bir ihtimal olduğunun farkındayım. Ve sevgili okur, ben ihtimallerden hoşlanmam. Dünyadaki adalet, neden yaşadığımız, ne yaptığımız konularının içinde boğulup boğulup yeniden hayat bulduğum aylar içinde son durumda ana odaklanmanın en güzeli olduğu kanısına vardım. 6 şubat haftasında oldukça kötüydüm. Bir travmayı atlatmanın aşamalarından birisi kabul etmekti. O hafta acımı, bunun bir yas olması gerektiğini kabul ettim ve öyle de yaşadım. Duygusal kısımlara girmek istemiyorum çünkü boğuluruz. Şimdilerde daha iyi olduğumu belirterek konuyu kapatıyorum. Yine bir hastalık döneminden geçiyorum. Sağ dizim yeniden ödem topladı. Bir aylık fizik tedavi ve yoğun ilaç sürecine girdim. Elektrik, soğuk tedavi ve yapmam gereken bazı hareketler var. Bir buçuk haftadır okula gitmiyorum. Ve geçen haftadan beri okula gitmem lazım deyip duruyorum. Nur (fizyoterapist) ne okul aşkıymış yaaa diye gülüyor bana. Ama bilmiyor ki çocuklar bana, ben onlara şifa. Hem yokluğumu fırsat bilen bir velim çocuğun(m)u benden çalmış. İlk dönem taşınmışlardı. Meğer yeni evleri buraya uzakmış. Bırakıp almak sorun oluyormuş ama Z. beni sevdiği için idare ediyormuş. Yokluğumu fırsat bilip öğretmenin istersen başka bir okula kaydolabileceğini söyledi o biraz hasta diyerek ikna etmiş. Beni de veda etmek için aramış, bir gün Z. ile uğrayacaklar yanıma. Bir haftadır günümün yirmi saati evde geçiyor. Evde her şeyi eskisi gibi yapıyorum. Hatay'daki evimizde bulunan her şeyin aynısını istiyorum. Bu bana huzur veriyor. İlk evi paramparça olmuş birisi için makul bir istek sayılır değil mi :) Benden giden şeyleri geri getiremem ama eşya kısmı kolay be sevgili okur :) Kalemimin benden çalınmış olmasına dargınım. Ve bu son nefesimde bile geçmeyecek. Belki bir gün yeniden yazmak gelir içimden. Aslına bakarsanız bu bir başlangıç. Sizleri çok özledim, sevgiyle.

27 Eylül 2023 Çarşamba

Yazgı

Kalemim tükendi sanmıştım. Kelimelerin yeri ellerimden boğazıma doğru, düğüm düğüm olurken içimde bir yumru olarak var olacaktı artık. Saunada kilitli kalmış gibiydim, nefes alabilmek için çıkmam gerekiyordu fakat aldığım her nefes de bir adım yaklaştırıyordu beni o eşsiz sona. Çığlık çığlığa susarken ne çok şey anlatmıştım oysa. Hiçbiriniz duymadınız. İçimde yanan ateşte dans eden, canı yansa da bir türlü gidemeyen çocuğu hiçbiriniz görmediniz. Herkesin sonu aynıdır. Yazgısı farklı olsa, yolları düz veya dolambaçlı olsa da sonumuz aynıydır. Tanrı'nın alnımıza attığı her çizikte bir acı, her göz yaşında bir unutulmuşluk, her beyazda kaybettiklerimizden bir hatıra vardı. Ya içimizdeki çürükler, onları gören var mıydı? Fakat Tanrı'm, benim payıma düşen parça biraz fazla değil miydi küçücük bedenime? Ben diye başlayan bir hayatın, aslında hiç var olmamış gibi öylece kesilip atılması, haksızlık değil miydi? Konuşabilir miyiz Tanrı'm? Göz yaşlarımın sesini dinler misin? Yok olan onca canın acısı, kördüğüm olup kaldı şuracıkta. Sahiden Tanrı'm, senin hiç canın yanmadı mı? Sesler, telaşeler, rutinlerle dolu bir hayatın iyileştirmesini umduğum acılarım bana oradan gülüyor. İşte tam şuradalar. Biz hiç var olduk mu? Bir yerlerde izimiz kalmış mıdır bir daha gitsek yerimizi dahi bulamayacağımız şehirlerde? Gülmek her zaman gülmek değidir, yaşamak da. İçimde ölen milyonların sesini duyan var mı? SESİMİZİ DUYAN VAR MI? Sahiden Tanrı'm, senin hiç canın yanmadı mı?

18 Haziran 2023 Pazar

Takvimin Bazı Yaprakları

 

Evim…

İnstagram’a nadiren de olsa baktığımda ana sayfaya hep depremle ilgili videolar düşüyor. Enkazlar, insanların çığlıkları, sevdiklerinden ses alma umuduyla bağırmaları; onların yokluklarında duyulan yas; bu acı, ciğerimi deliyor… 

Sahi o gece neydi öyle, rüyayla gerçeklik, kıyametle dünya arası; seslerin, dumanların, çığlıkların birbirine karıştığı o mahşer yeri gerçek miydi?


Koskoca dolabın kalkmamızdan saniyeler sonra yatağın üzerine düşmesi, kapı aralığı ve birbirimizi tuttuğumuz halde düşmemiz, savrulmamız; evde ayakta durabilecek her şeyin devrilmesi, mutfakta buz dolabı ve tüm dolapların içindekilerin yerlere düşmesi gerçek miydi?

4 Mart 2023 Cumartesi

Ağaçlar Ayakta Ölür (Deprem)



Tatilden önceki haftaydı. Okul çıkışı canımın içi Tuba hocamı bırakırken bir afişe gözüm ilişti. “Ağaçlar Ayakta Ölür” Bir tiyatroydu. 10 şubatta Meclis Kültür Merkezinde gösterime girecekti. Uzun zamandır hiçbir cümle beni bu kadar etkilememişti. İsmi için bile gidilir demiştim. 

Sonrası sömestir… Bir haftası Kayseri’de geçti. Hatay’a, evime döndüm. Kalan bir haftayı eve, eşime ayırmış olacaktım. Haftayı güzel bir şekilde tamamladık. 

Günlerden pazar, 5 Şubat…

31 Ocak 2023 Salı

Günce 10

  Merhaba sevgili okur. Tatilin 11. gününden bildiriyorum. Bu tatile, aşırı aşırısı ihtiyacım varmış!

Bilenleriniz vardır, yaz okulu açtığım için yalnızca bir haftalık bir tatil yapmıştım yazın. Sonra bir haftalık bir ara tatil, yine devam... Bu durum, dışarıdan bakınca kolay gibi görünen bu meslekte tatillerin gerçekten çok gerekli olduğunu fark etmeme sebep oldu. Yıpranıyormuş insan yahu, tahammül sınırlarınızı oldukça zorluyor...

Son haftalarda sınıfımda hiç ısıtmayan bir soba (dibinde oturduğum halde) ile sınanıyordum. Soğuk bir ortamda mutlu olmam imkansız olduğu için artık bitse de gitsek modunda geçti anlayacağınız. Her güncemde hastalıklardan söz ediyordum ama bu kez çok şaşıracaksınız onca soğuğa rağmen hiçbir şey olmadı (maşallasııı) :))