En son gün batımı kalmıştı zihninde; güneş kızıl rengi kanını akıtarak veda ediyordu güne...
Sonrasını hatırlamıyordu kadın. İnsanlara dalmıştı. Sevgileri, acıları, kırgınlıkları, mutlulukları olan, dışsal olarak çok farklı ama aslında aynı olan varlıklara.
Elini kalbine götürdü. Atıyordu. Onların da atıyordu. Gecenin bu saatinde sahilde olanların kalbinin daha yavaş attığına iddiaya girebilirdi.
Bir nefes daha çekti az önce yakıp yarısını rüzgarın içtiği sigarasını. Rüzgarlı havaları hiç sevmezdi. İçtiği sigaradan hiçbir şey anlamıyordu çünkü.
Yanından hararetle geçen bir çift dikkatini çekti, denizlerin dibi kadar daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Kadın beni anlamıyorsun diyordu ağlayarak. Anlamıyorsun. Adam boş gözlerle bakıyordu kadına. Kadın ağlıyordu, içiyordu.
Sonu belli filmler vardır, birkaç dakikada anlarsınız hani. Bu işte bir yalnızlık vardı. Adam mıydı yalnız olan?
Hayır, kesinlikle kadındı. Bir kere kadının ağlıyor olması bile yalnızlığın kokusuyla kirletiyordu havayı. Sonunu tahmin ettiği bu filme sırtını döndü kadın.
Hepimiz aynıyız dedi. Hikayelerimiz farklı, biz farklıyız. Ama hislerimiz aynı. Olayların başlangıcı ve sonu aynı. Tıpkı doğum ve ölüm gibi. Her ayrılık da bir ölüm değil midir zaten?
Bilmem. Öyle düşünmüyorum. Ayrılık aslında yeni bir başlangıç için atılan ilk adım da olabilir. Tıpkı ölümün yeni ve baki bir hayat için bir kapı olduğu gibi...
YanıtlaSilHaklısınız aslında o an için her şeyin sonu gibi görünüp sonrasında çok daha güzellerine açılan bir kapı. Bakılan tarafa göre değişiyor sonucu :)
SilSon ve ilk o kadar içiçiçe geçmiş iki olgu ki ilişkilerde. Her başlangıç bir sonun meyvesi aslında. Biten, bitmesi gerektiği için bitiyor. Umuda dair açılan kapı yeni başlangıçların ilk anına eşlik ediyor.
YanıtlaSilDoğanın kanunu her yerde kendini gösteriyor. Yorumunuz için teşekkür ederim. İyi başlangıçlarımız olsun! :)
Sil