Duvarları aşamıyordu. Alışamıyordu. Sanki üzerine üzerine geliyorlardı. Sıvası düşmüş, paramparça ve sarı rengindelerdi. Az yukarıda, sağda adamın sureti vardı. En çok da o geliyordu üzerine. Ben hep yanındayım, hayatındayım der gibi bakıyordu. Her zamanki güzelliğiyle hem de...
Kahverengi, beyazlamaya başlamış saçları, iri gözleri, köklerinden toprağa sıkıca tutunmuş bir çınar ağacı gibi uzun boyuyla son gördüğü haliyle, oradaydı işte!
Aklının oyunlarıyla mücadelesi bitmiyordu. Adam duvardan bir türlü gitmiyordu. Duvarları bir sene sonra beyaza boyayacaklardı. Beyaz daha sakinleştirici etki bırakır diyordu doktor. HA-HA. Adamın suretine de çok yakışırdı beyaz. İstedikleri renge boyayabilirlerdi. Bu görüntüleri ve düşünceleri değiştirmeye yetmiyordu. Aklının iplerini salmayı o da istememişti aslında.
Ama adam gitmişti. Bir daha dönemeyeceği bir yere, gökyüzüne...
Bir ay sonra duvarlara geri dönmüştü. O günden beri de kadın bu odadaydı işte.
Doktorla yaptıkları görüşmelerde gördüğü şeyleri elbette anlatmıyordu. Başım ağrıyor diyordu. Başım ağrıyor. Bu yüzden ağlıyorum. Geçmeyen ağrılarım var.
Kalbinden bahsetmiyordu. Duvardaki suretten de. Duvarda gördüğü şeyi başkaları da görecek diye ödü kopuyordu. Ona kimse kadının baktığı gibi bakmamalıydı. Bu yüzden onu herkesten sır gibi saklıyordu. Yine ölmesin, gitmesin diye...
Bugün onuncu sigarasını içerken adam konuşmuştu. Çok sık yapmazdı bunu. Kadının geceleri uyumaması da bu yüzdendi. Tek kelimesini bile kaçırmak istemiyordu. Sesini özlüyordu. Gülüşünü. Bazen uyku ilaçları etki ettiğinde uyuyakalıyordu...
Adamın gökyüzüne nasıl gittiğini hatırlamıyordu. Hatırlamak da istemiyordu. Duvarda bir resim gibi duruşu gerçek değildi, biliyordu. Ama bu yalanla yaşamayı gerçeklere tercih ediyordu. Bazen hayat böyleydi. Yalanları gerçeklere, uzakları yakınlara, yoklukları varlıklara tercih ederdi insan. Yokluğuyla terbiye olduğu şey kadına ağır gelmişti.
''Ömründeki kat izleri silinsin istemiyordu. Son hatırladığı haliyle kalmasını istiyordu...''
Bu gece son sigarasını içtikten sonra duvara şiir yazmak istedi. Adam görsün diye.
Kelimeler bir araya gelmedi bir türlü. Aklının ipleri izin vermiyordu. Düşünmeye başladığı anda gözünden yaşlar akıyordu. Sonra bir Emre Aydın şarkısı çalmaya başladı kulaklarında, onu yazmaya karar verdi.
''Bugün siyahtım, bugün bıktım
Ömrüm dedim kül izlerin hep
Ömrüm, baş ucunda unuttun
Ömrüm dedim kül izlerin hep
Ömrüm, baş ucunda unuttun
Yoksun, yoksun yanımda
Geçecek demiştin ya,
Geçmedi duruyor hala
Geçecek demiştin ya,
Geçmedi duruyor hala
Yoksun, yoksun yanımda
Bu puslu kalanlarda,
Yoksun yanımda
Bu puslu kalanlarda,
Yoksun yanımda
Unutma, beni unutma...''
heey nasıl geçti ağustoos her şey yolunda keyfin yerinde de miii :)
YanıtlaSilGüzeldi çok yoğundu deep :) her şey yolunda, okul başladı miniklerle, gidip geliyorum bakalım. Sen nasılsın görüşmeyeli :)
Siliyiyim yaa evdeyim genelde, bi gün annat amaa son ayları yanii isterseen :)
SilSenin için anlatacağım deep tamam :)
SilKalemine sağlık. İnsanı içine çekiyor. Sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilSevgiler..
ben olsam maviye boyardım her yanı. yüzerek dolaşırdım sonra da dünyayı. :)
YanıtlaSilAynen mavi en güzeli. Resme takılmış kalmış kadın maalesef :)
Silduvar, herhalde ölen adam ve izi, güzel düşüncee :)
YanıtlaSilEvet, teşekkürler deep :)
SilKimilerinin de gönlünde bir tımarhanesi var ruhunu her gece kilitlediği
YanıtlaSilDuvarda seyrettiği kırık, bölük pörçük sanrıları
Kimi geceler net duyduğu kimi geceler seslerin yankılandığı tarihler birbirini kovalıyor.
Her gece birileri takıntısı olduğu rengin içinde rengini kaybediyor.
Çok güzel demişsiniz, yüreğinize sağlık. Dediğiniz gibi hepimizin cehennemi, sanrıları başka..
Sil