Görsel alıntıdır |
Bir anda çıkıveren, evrenin sonsuzluğunda uzun bir yolculuğa çıkmış kelime kalbi nasıl olur da paramparça ederdi?
Ben, demişti. Artık eskisi gibi hissetmiyorum...
Ne demekti şimdi bu?
O anda akreple yelkovanın, beyninde birkaç gün geriye dönmek için nasıl savaştığını herkesin görmesini çok isterdi.
Saatler hakkında bir düşüncesi vardı. Zamanın asla geriye alınamamasının suçlusu akrepti. Tersine götürmeye çalışınca yelkovanı sokarak zehirlerdi.
Bu yüzden zamanı geriye alamamıştı.
Bu yüzden o günden sonra akrep yelkovanı ısırmış, o gün ''zaman'' kalbinde can vermişti.
Tik tak tik tak tik tak
Tok tok tok tak...
Bu sesleri bulunduğu odada her gün duyuyordu. Saçlarında aklar çıkmaya başlasa da o ''Ben... Artık eskisi gibi hissetmiyorum'' un zamanında kalmıştı.
Doktorlara bu sorundan hiç bahsetmemişti. O deli değildi ki, bunu doktorlar bilmiyordu. Bilmemeleri çok da mesele değildi. En azından burada insanlar o zamanda neden takılı kaldığını veya hareketlerindeki gariplikleri sorgulamıyordu.
''Bir insan eşyayı da suçlayamazsa, divana istediği gibi tekme atamazsa onun insanlığı nerede kalır?'' diyordu Oğuz Atay
Sevdiği sözlerden biriydi ancak yalandı. Eşyayı suçlayınca deli diyorlardı. Burada ise eşyaya tekme atmak serbestti. Bu nedenle hastaneyi seviyordu.
Akrebin yelkovanı nasıl soktuğunu kimseye söylemiyordu. Kalbinde nasıl can verdiğini, kadının nasıl gittiğini ve kim olduğunu da.
Aslında kim olduğunu kendi de bilmiyordu.
Burada sadece bir hiçti.
Şu Akrep'in yaptığı işe bakın ya; hiç beklemezdim. Yelkovanın akrepten uzaklaşmak için neden acele ettiğini anladım. :)
YanıtlaSilYüreğinize sağlık. :)
Zaman dediğimiz şey onların savaşından ibaretmiş meğer :)
SilTeşekkür ederim
Gerçekten çok hoş bir yazı olmuş. Zihnimde bir sürü şey canlandı :)
YanıtlaSilZihninizde canlanan şeyleri de yazsaydınız keşke :)
SilTeşekkür ederim.
Bazıları güzel bazıları ise kötü :)
SilO teşekkür bana ait :)