Işıklarını yakmak istediğin gecekondunda tek bir sağlam ampül kalmamış.
Islak dedi... Sı rıl sık lam!
Sağanaklarında yalpalarken en güçlü yerin sandığın çatın yerle bir olmuş, sense tam tependeki sağlam kirişten başka bir şey görmüyorsun.
Renksiz dedi. Pa ram par ça!
O rengarenk boyadığın duvarlar kir ve pas içinde. Sulardan rengi solmuş. Anlamını yitirmiş.
İçindeki anıları sular almış dedi.
Can çekişirken anıların, sessiz çığlıklarını sen de dahil olmak üzere duyan olmamış, unutulmuş, küf tutmuş...
Kalp denen bu evin taştan sandığın duvarları en naif kuşların tüyünden.
Fazla dedi. Faz la!
Bu dünya sana çok fazla. Bunca kötülüğün içinde o tüyle nereye kadar gidecektin?
Üflediklerinde bile hırpalanırsın sen!
Dur artık dedi. Tüyden ibaret kalbini o taştan sapasağlam evmiş gibi göstermeyi bırak...
'Can çekişirken anılar' iyiymiş.
YanıtlaSilBiz yine de taştan, sapasağlammış gibi göstermeye devam edelim kendimizi, ne kadar naif olursak o kadar yolarlar kalbimizin tüylerini.
Sağlam görünmekten başka çaremiz yok sevgili okur, hoş geldiniz.
Sil