Bumerang - Yazarkafe

7 Mart 2021 Pazar

Kadınlar

İki sene öncesinde, Antakya sokaklarından.

Kadınlar, kadınlarımız...

Her birine çiçekler bahşettiğimiz, çoğu zaman bir anne:

Karnında ilk hissettiği andan itibaren bir canlıya ömrünü adayan varlık...  

Bir şey mi oldu, neden az yiyor, gazını çıkarayım, geceleri daha çok uyusun, şu vitaminleri alayım, boyu uzasın, acaba az mı ilgileniyorum, sütüm yetiyor mu, ek gıdada neler lazım, hangi bez en iyisi, şampuanı özel olsun, bana bakışı var ya, vicdan azabı, vicdan azabı, vicdan azabı...

İşe başladım yalnız kaldı, bakıcı iyi mi, aç kalıyor mu, bensiz daha kötü olacak. BEN KÖTÜ BİR ANNEYİM. Vicdan azabı, vicdan azabı...

Öğretmen araştırması, en iyi okul, eşyalar, yavaş mı öğreniyor, okula kim götürecek, babası daha çok ilgilense iyi olacak, parka daha çok çıkarmalıyım, oyuncak, eğitici oyuncak, pamuklu giymeli, doğal şeyler yemeli, iştahsız bu sıralar, hasta oldu, uykusuz geceler, ateş, vicdan azabı...

Büyüdü, orada iyi mi, arkadaşları nasıl, kız arkadaşıyla arası nasıl, eğitim hayatı ne olacak, mezun olduğunda iş bulabilecek mi, ne yiyor, nerelerde geziyor, sigara, alkol, olmaz. Aramıyor, merak ediyorum. Vicdan azabı. Evlense, çocukları olsa, çocuklara kim bakacak, yine çocuk sorumlulukları. 

Ütü, yemek, mutfak, odalar, süpürme, silme, toz alma, koşturmaca, alışveriş. GÖNÜL EYLEME, FEDAKARLIK, ANLAŞILMAMA, SUSMA. 

Bunlar anne olmuş her kadının kafasındaki binlerce soru ve sorundan sadece sayılı olanları. Yalnızca çocuklarıyla ilgili olanları yazdım. Bunun eşi, dostu, ailesi var. İş arkadaşları kısmı var.

Biz kadınlar narin varlıklarız sevgili okur. Cem Yılmaz'ın dediği gibi insanın üst modeliyiz. Yüzeysellik yoktur hayatımızda. Her şeyi en ince, en hassas noktasına kadar düşünen, acıyı da sevgiyi de dibine kadar yaşayan varlıklarız...

Kadınlık özgeciliktir. Keşke böyle olmasa. Yani bu kadar olmasa. Kendi adıma frenlemeye çalıştığım bir durum. Özellikle artık bana zarar verdiğini düşündüğüm durumlara karşı bencilleşip kabuğuma çekilmeyi deniyorum.

8 Mart yaklaşırken bu konuda ne yazabilirim diye düşündüm. Aklıma ilk gelen şey ipe sapa gelmez şerefsizlerin elinden yok yere katledilen kadınlar oldu. Daha dün annemlerin binasında bir yaratığın eşini silahla vurarak öldürdüğünü duydum. Üç tane kız çocuğu olan bir yaratık...

O çocukların erkeklere karşı neler hissedebileceğini, hayata bakış açılarının nasıl olacağı, gelecekte onları nelerin beklediğini düşünmeden edemiyorum...

Her gün onlarca kadın bu şekilde gidiyor. Neymiş aldatmış, tahrik etmiş, o saatte ne işi varmış, açık giymiş, arkasını dönüp bakmış, çok sinirlendirmiş, ayrılmak istemiş, annesini istememiş...

Sana ne be kardeşim, sana ne!

Anlaşamıyor musun, sorunların mı var. Defol git kadının hayatından.

Evlendin diye sana ait bir nesne haline gelmiyor. Elbette hata yapabilir, elbette ayrılmak isteyebilir.

Elbette geç saatte dışarıda olabilir, küfür edebilir. Sen ne yapıyorsan aynısının kat kat fazlasını o da yapabilir.

Nahif canlılarız demiştik, bir o kadar da güçlüyüz. Ağlamak güçsüzlük değil, zehrini atmaktır. Önce onu kabullen. Sonra hem işine hem içine bak.

Bedensel olarak güçlü olman bunu senden güçsüz varlıklara uygulama hakkı vermiyor. Kadınlarımız ölüyor sevgili okur. Her gün onlarcası...

Az önce yazıyı yazdığım sırada, Samsun'da, sokakta çocuğunun önünde karısını döven bir yaratığın videosunu gördüm... Kanım dondu izlerken. Videoyu çekenlere müdahale etmediler diye küfür eden çok olmuş. Kadir Şeker olayından sonra insanlara çok da kızamıyorum ben...

Adalet sistemindeki terazi kadının yanında gibi görünüp erkeği affetmekle ölçümünü bitiriyor çoğu zaman. Bir şey yapmalı... 

Okulda çocuklara size kimse vuramaz, siz kimseye vuramazsınız diyorum. İyi ve kötü dokunuş nedir gösteriyorum. Çığlık atmayı, yardım istemeyi öğretiyorum. Öğretirken içim sızlıyor. Ama biliyorum, bir gün birine lazım olacak...

Aklımın almadığı esas şeyse, hepimizin annelerimizi her şeyden çok seviyor oluşumuz. Yani o yaratıkları da bir anne büyütüyor, onlar da seviyor. En başta annesi bir kadınken, bir kadına o istemeden nasıl dokunabiliyorlar, nasıl vurabiliyorlar ya da?

Aklım almıyor. Gücüm yetmiyor. 

Kendime sözümdür. Bir gün oğlum olursa erkekler ağlamaz, erkekler şunu giymez, erkekler şunu yapmaz, bunu demez demeyeceğim. Özür dilemenin karşıdakine değer vermekle ilgili olduğunu defalarca anlatacağım. Bırakın vurmayı, birini kırdığında gönül almadan uyumaması gerektiğini gerekirse onu kırarak öğreteceğim. Tıpkı kızıma yapacağım gibi.

Her şeye rağmen gülümseyen kadınlar ve çevresindeki kadınların gülüşünden hiçbir şey çalmayan adamlar, iyi ki varlar.

Günümüz kutlu olsun.


9 yorum:

  1. Çok güzel bir yazıydı. Ellerinize sağlık. Erkekler küçük yaştan beri serbest yetiştirildiği için her şeyi yapabileceklerini, adeta dağları yarattıklarını sanıyorlar. Bu bencilliğin, gamsızlığın çok ötesinde bir şey, insanlık dışı. Bir çalışıyorlar diye geri kalan tüm sorumlulukları bitiyor sanki.
    En nefret ettiklerim cani ve sapık olanlar. Bir bitmediler. Nereden geliyor bu vahşet arzusu. Durup ölümü bir dk düşünseler, ibret alabilseler ama nerede. Beyinleri başka türlü çalışmıyor malesef. İçimi tek rahatlatan cehennemin varlığı. Nasıl yaşarsa o şekilde ölür insan.

    Çocuk yetiştirmeye ilgili sözlerinize fazlasıyla katılıyorum. Bir oğlum olursa önce insan olmayı öğreteceğim.
    Kadınlarımız her konuda emek veriyor. Bırakın emeğinin karşılığını almayı türlü eziyetlere maruz kalıyor. Yine de yaşamaya çalışıyorlar. Evlilik için ise bin kere düşünsünler. Allah kimseyi zor durumda bırakmasın. Çocukları, kadınları, güçsüzleri, yaşlıları, hastaları... Her şeye rağmen iyi insanlar var. Kıymet bilen, nazik, düşünceli, merhametli o insanlardan da Allah razı olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adam gibi adamlara hakaret gibi geliyor onlara erkek veya adam demek, onlara uygun kelime kesinlikle “yaratık”
      Sevgi verilmemiş, yüzeysel olarak ilgilenilmiş, sen erkeksin şu şöyle olmalı bu böyle olmalı denilip yetiştirilen ruh hastaları...
      Anlamak, vicdana sığdırmak çok zor gerçekten, Allah kahretsin diyebiliyorum sadece...
      Biz kadınlar olarak çocuklarımızdan başlamalıyız, öğretmenler olarak öğrencilerimizden. Bir şeyleri değiştirmek için temelden yapabileceğimiz en güzel şey bu.
      Allah hepimizi merhametli, iyi niyetli insanlarla karşılaştırsın.
      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim, sizin de gününüz kutlu olsun. Sevgilerimle...

      Sil
    2. Kesinlikle haklısınız. Sizin de kadınlar gününüz kutlu olsun. :)

      Sil
  2. Doğru demişsin de, bir ufak fikrim geldi bak yazmadan geçmek istemem. Şimdi kadınlar gününde bile yazılarımıza annelikle başlıyoruz, anneliğin kutsallığı zorluğu yetememek vs. Bunlar olmadan yani birinin annesi birinin sevgilisi ya da kızı karısı kız kardeşi olmadan ele alabilsek kadınlığımızı belki daha doğru olmaz mı? Yani bu görece güçsüz ve zorluklarla dolu rolleri kadın kimliğine paralel kullandığımız sürece, kadının bu rollerden bağımsız ele alınmasının önündeki o cam duvar hep kalacakmış gibi geliyor bana.. Farklı açıdan bakarak, olumsuzu gösterip oradan inşa etmek yerine, olumlu güçlü yönleriyle kursak kadınlığı?
    Yoksa yazında tabii ki her noktaya katıldım, katılmamak mümkün değil..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı ve çok haklı bir bakış açısı. Bir gün de öyle yazmayı denemeli. Bu roller elbette var ama salt kadını da anlatmalı. Sandığımızdan çok daha güçlüyüz.

      Sil
  3. Cok güzel anlatmışsınız, bizi bitiren zaten bu vicdan azabimiz degil mi? Oysa erkekler öyle mi, Duygu Hanımın dediği gibi biz erkek egemen bir toplum olduğumuz için, kafinlar hep ikinci sınıf muamele görüyor ne yazık ki:( Kadinlar gününüz kutlu olsun..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkinci sınıf muamelesinden de öte canımıza kıyıyorlar, bunu nasıl yapıyorlar hiç aklım almıyor...
      Özgeciliği bazı durumlarda bırakırsak daha güçlü olabileceğiz, buna inanıyorum.
      Sevgiler...

      Sil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?