23 Şubat 2020 Pazar
Saatler Hüzün
Saatler hüzün vapurlarının bilinmeyen limanlara yol almasını çeyrek geçiyordu. Şurada gördüğü tüm evlerin ışıkları sönmüştü, adamın. İlaçlarını bugün almamıştı, zaten pek de faydası olduğu söylenemezdi. Uyku veriyordu yalnızca. Uyku veren, uyuşturan, vapurların hareketlerini yavaşlatan; yani acının süresini artıran ilaçlardı bunlar. Onun yerine içmeyi tercih ediyordu. En azından sabaha kadar unutuyordu deniz öykülerini.
Doktora da aynen böyle söylemişti. Başka bir şey anlatmamıştı. Boğazında halka halka olup gemici düğümüyle düğümlenmiş hislerin çaresi burası değildi. Kokulardan anlar mıydı doktorlar? Hani kişilerle özdeşmiş olan kokular. Sonra o kocaman eşek gözler. Ela mıydı kahverengi miydi bir türlü anlayamadığı...
Sonra ilaçlarını düzenli kullanmazsa iyileşemeyeceği, aktivitelere katılması ve hobiler edinmesi zırvalıklarıyla ayrılmıştı doktorun yanından.
Evin duvarları üstüne üstüne geliyordu. Dışarı çıkıp nefes almalıydı. Nefes!
Sahildeki bankta bir evsiz, bir sokak kedisi bir de o vardı. Gökyüzü içinden de karaydı. Yıldızların ayrı ayrı durması bile canını sıkıyordu. Neden birbirlerine yaklaşmaları felaketleri oluyordu ki?
Sonra o kadın neden bir vapur gibi ansızın denizin görünmeyen yerlerine gitmişti ki? Kök salmak neden bu kadar zordu bir yerde?
Denizle başlayan mavi yolculukların tüm sonları simsiyahtı adam için. Ve vapurlar hakkında bilinmeyen gerçeği başta doktoru olmak üzere herkese haykırmak istiyordu:
''O gemi gibi o vapur da hiç gelmeyecek!''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
çok içmemeli yinede :)
YanıtlaSilDeğil mi :)
SilGitmeleri unutturacak narkoz henüz icat edilmedi be doktor... Diğerleri gibi bu da güzeldi ilgiyle okuyorum. Kaleminiz daim olsun.
YanıtlaSilDoktorlar bazı şeyleri anlamıyordu...
SilÇok teşekkür ederim beğenmenize sevindim.