'' Dağları, tepeleri, tümsekleri aşmışken; türlü yolların zorluklarında boğulmaktan son anda kurtulmuşken
Ne yapsam hep eksik kalan, bir türlü aşamadığım o duvar sen misin?
Notaların bir dili vardı, sözleri kişilerin hikayeleriyle tamamlanırdı. Bu yüzdendi enstrümanların yüreğe çok başka dokunuşu. Bu yüzdendi herkesin duvarlarının farklı oluşu. Her duvara sırt yaslanmadığı gibi her dört duvar da ev olmuyordu. Evi zamansızca yanmışlar bunu iyi bilirdi.''
Hikayesini anlatırken böyle başlamıştı söze. Sonra aslında hikayem dediği şeyi kendinden başka kimseye anlatmamış olduğunu fark etti. Ama o kadının gözleri, sanki her şeyi biliyorum, birlikte çözebiliriz der gibi bakıyordu. Gözlerinin derinlikleri, renk geçişleri, hatta hangi bölgelerinin kanlandığına kadar biliyordu. Bu, her akşam dönülen evin yolu gibi ezbereydi zihninde.