Bumerang - Yazarkafe

29 Eylül 2015 Salı

Sarılmalı

Çoğu insan sevmez kucaklaşmayı,
sarılıp öpmeyi.
Oysa ben en başta çocuklar olmak üzere sevdiğimiz herkese, her fırsatta sarılmamız gerektiği kanısındayım. Sarılmanın sevgi belirtisi olması yanında insan psikolojisi üstünde oldukça olumlu etkileri vardır.
 Bir çocuk düşünün ki her gün anne şefkati görmüş, sevdiğinde sarılmayı; kızdığında söylemeyi ve hepsinden önemlisi zamanı geldiğinde affedebilmeyi öğrenmiş olsun.
Bireyin insanlara karşı samimi davranabilmesi için bebekliğinden itibaren samimi, olumlu duygularla yetişmesi gerekir.
Bölümüm dolayısıyla drama çalışmalarında da çocukların birbirlerine sarıldığı etkinliklere yer verilmesi gerektiğini biliyorum. 
Bu, çocukların güvende hissetmesi, sakinleşmesi, arkadaşlarıyla olan ilişkilerini geliştirmesi açısından önemlidir.

20 Eylül 2015 Pazar

Kapılar

görsel alıntıdır
                                                                                                                                                                            Hiçbir hayat yoktur ki zamanın tozlu elleri elinden tutup bir yerlere sürüklemesin. Hiçbir hayat
yoktur ki Sezen Aksu dinlemiş biri kadar tam olsun.
Nelerin geleceği, neleri getireceği; bizden neler götüreceğini bilmediğimiz binlerce şeyle karşılaşır tenimiz. Tedirginliğimiz tecrübelerimiz kadar büyük, adımlarımız da bir o kadar yavaştır.

17 Eylül 2015 Perşembe

Keskin Bıçak

görsel alıntıdır


En değerlim olarak kaldığın yerden, yüreğinde kanaması hiç durmayan yaranla geldin.
Yüreğinde hala o iki ucu keskin bıçak; dokunulması, sevilmesi yasak.
Uzaktan bile kulak tırmalayan sesinin sebebiydi
Ağlama seslerini bastırmak için avaz avaz yankılanan çığlıkların



Bir ben duyardım nelerden vazgeçip, neleri sakladığını çığlıkların
Bir ben tutardım iki ucu keskin bıçağı
Yüreğinden çekip almak isterken paramparça oluşuma bile yanamazdı tenim.
Ben en çok, yanarken bile aklımın odalarından bir türlü gitmeyişini, kendimi kaybetsem de seni unutamayışımı sevdim.




12 Eylül 2015 Cumartesi

Necla Yok mu o Necla

Spora gittiğimden bahsetmiştim.
Yaklaşık iki aydır devam ediyorum.
 Ellisinden on dördüne pek çok
görsel alıntıdır
hayat, pek çok azim öyküsü dinledim. Ama içlerine en ilginç gelen Neclanınkiydi. Kendisi Suriye'li. Üç oğlu, kaynanası ve eşiyle aynı evi paylaşıyormuş. Saçlarında sarı balyajlar var, hafif kilolu, tahminimce otuz yaşına yakın bir bayan.
 İlk geldiği günler o kadar azimliydi ki bizi oldukça şaşırttı. Hocamıza bile ''Şu Neclanın azmine bakın, sizden daha çok kilo verirse görüşürüz'' dedirtmeyi başardı.
 Bilmiyorduk ki neden bu kadar azimli. Tabi öğrenmemiz çok uzun zamanımızı almadı. Meğer bizim Neçla'nın yaşadığı ülkede kadın güzelse tek eş, değilse çok eş olurmuş. O yüzdenmiş çırpınışları. Ama evde de dağ gibi kaynana engeli -bakınız kaynana her yerde yapıyor yapacağını- varmış. Günahını almak istemem ama başka bir gelin daha istiyor olabilir :).

6 Eylül 2015 Pazar

Gözyaşları

görsel alıntıdır
Her biri yağmur damlası gibiydi gözyaşlarının. Onlar gibi istediği yere düşüyor, istediği yerden yolunu çizerek akıp gidiyordu...
Belki bir kaldırıma, belki bir küçük çatı kenarına konuşlanmış kul yuvasına, belki de daha önce dökülen damlaların biriktiği bir çukura...
Her bir gözyaşı damlası farklı dünyalara ait oysa.
Yeni doğan bir çocuğun çığlık atarak ağlaması, annesinin mutluluk gözyaşları ya da orta yaşı geçeli çok olmamış dedesini kaybeden çocuğun gözyaşları...
Yani duygular farklı olsa da gözyaşları hep aynı akıyor aslında.