Bumerang - Yazarkafe

31 Mayıs 2020 Pazar

Yazım Kuralları

Merhaba sevgili okur. Eskiler bilir ama okul öncesi öğretmeni olduğumu yeniden söylemiş olayım. Görevde 3. senemi karantina ile bitirmek üzereyim. Takvime şöyle bakınca doğum günüm de yaklaşmış. 26 oluyorum 8'inde :)
 Miniklerimi öyle çok özledim ki. Bir nevi anne/abla gibi oluyorsunuz, mesleğinizi severek yapıyorsanız tabi. Uzaktan eğitim, görüntülü görüşmeler, EBA içerikleri derken neredeyse yarım dönemi uzaktan devirdik.
Bu süreçte onlar da beni çok özledi. Videolar, görüntülü konuşmalar ve fotoğraflarla avunduk :)
Havalar ısınınca su savaşı sözüm vardı hepsine, sonra bir gün bahçede piknik, sinema günleri, drama çalışmaları...
Ama kısmet bazı şeyler. Küçük konteynerımıza büyükler dokunmadığı sürece çok iyiydik.

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Senden Öncesi


Saçlarından, kahverengi gözlerinden, o güzel sesinden, onu ''o'' yapan her şeyden daha önemlisi ruhuydu. Nahif bir ruh...
İnsanların yaptıkları işler, maddi güçleri, neleri sevdikleri ya da beğendikleri, bedenleri değildi önemli olan. Kendilerini, ömürlerini uğruna heba ettikleri şeylerdi... Ruhlardı...
Hani birçoğumuzun beğendiğimiz vücutlarda sevdiğimizi iddia ettiğimiz şey.
 Kadının ruh ve beden üzerinde düşünceleri farklıydı. Sohbet, maddiyattan daha önemliydi. Yani görmeden sevebilmek, görmeden gönül bağlayabilmek... Ömrü boyunca bıkmadan muhabbet edemeyeceği bir adamın başka neyi önemli olabilirdi ki?

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Bir Kadın

Kale gibi sapasağlam durmayı yıllar önce öğrenmişti. İçindeki yangını bir kişi bile görürse sonu olurdu... Başına buyruk yaşantısı, güzel şeyleri mahvetmeyi bir şekilde başarması şahsına münhasır özelliklerindendi. Yarasını göstermemek için yaralamayı göze alırdı...
Bir kahve sıcaklığında, telvelerinin çıkardığı o eşsiz resimde yoktu adam. Rüyalar ya da kapanan kapılarda da... Sitem etmeye hakkı olmadığı yanlış bir zamandı yaşanan...

21 Mayıs 2020 Perşembe

Bir Adam

Her yıl 17 eylülde restoranın taş işlemeli duvarının hemen yanındaki masadan ayırttığı yerine otururdu. Önce uzun uzun tabloları, saksılardaki çiçekleri inceler, hatrında önemli bir şeyleri canlandırır gibi dalardı uzaklara. Uzun boylu, kumral, dışında otuz beş, içinde kim bilir kaç yaşındaydı. Parmağındaki ince yüzüğü, takım elbisesi ve kısa kesilmiş saçları ile tam bir beyefendiydi. Bakışları az önce sevdiği birini kaybetmiş bir adam nasıl olursa, öyleydi.

19 Mayıs 2020 Salı

Alzheimer Günlüğü

''Yürüdüğüm sokakların hepsinin aynı arnavut kaldırımlı çıkmaza gidiyor oluşu, nafile çırpınışlarım ve binlerce ton yük altında kalmış bir kalp...
Göreceli acılarımızı bazı şarkılara yükleyip defolup gitsek yetmez miydi? ''
Günlüğün elif-lam ve mimi olmuştu. Her gün aynı cümlelerle başlıyordu kadın.
Sonra sıradan hayatını kaydediyordu. Unutmak istemiyordu hiçbir şeyi, doktor da yazmasını önermişti.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Bugün Orada da Cumartesi mi?

 
Gün batarken gördüğü siluet elbette tanıdıktı. Ancak içi kendine yabancılaşmış, paslanmış, artık görevini tamamladığı için atılmış bir çivi gibiydi. Adam bu yüzden birine kalbini vermekten korkuyordu. O paslı çivinin birinin hayatına batmasından korkuyordu belki de.Sabahları yaptığı yürüyüşleri, söylediği güzel türküleri vardı dışında. İçinde ise uykusuz gecelerine denk gelen sessiz konuşmaları. Kendine bile itiraf edemediği korkuları vardı.

12 Mayıs 2020 Salı

Hangimiz?

Terk edilip gitmenin karahindiba ile ilgisi hakkında uzun uzun düşünüyordu. Üflüyordunuz ve daha önce bütün halinde yaşayan o değilmiş gibi parçalara ayrılıyordu...
 Parçalar demişken, hangimiz bir parçasını bırakıp gidecek, diğeri uyurken şarkısına bağıra bağıra eşlik ediyordu.
 Toprağa köklerinden inatla tutunup dört bir yana yayılan, sonrasında yine o köklerinden sökülüp öylece terk edilen hindibalar...
 Nereden başlamalı unutmaya?
Önce dağılan sandalyeleri, eyşaları, boş kalan şişeleri, kahve fincanlarını toplamalıydı.
Etrafı bir güzel süpürmeliydi. Sonra...
Çamaşır suyu evde kalan kokusunu çıkarırdı zannınca. Daha önce de denemişti ama bu kez çıkaracağına dair derin hisleri vardı. Hah-hah-haa.

7 Mayıs 2020 Perşembe

Bir Küçük Dümen Meselesi

görsel alıntıdır
 Üst üste içilen sigaralardan ikincisinin verdiği kekremsi tat, dedi; kendini iyi hissetmeni sağlamaz.
Ara vermek gerekir bazen, o kirli dumanı almak için bile.
 Sevmek için de özlemek, bazen ayrı kalmak gerekir. Ayrı kaldığımız insanları özlediğimizi söyler dururuz, yakınlardakilerinse hep oralarda olduğu-olacağı-nu sanırız. Hiç ayrılık, ölüm veya başka birtakım nedenler meydana gelmeyecekmiş gibi. Bir yerde okumuştum, çiçekleri en çok ölülerin aldığını, çünkü pişmanlığın minnetten daha büyük olduğunu söylüyordu. Öylesine haklı bir söz ki.

Hayat denen gemide engin denizlere açılırken dümeni hep elinde sanmak ne büyük ahmaklıktı. Dümen ellerinizden öylece kayıp giderken sadece izlemek ve bir karaya oturmamak için dua etmekten başka çareniz olmayacağını bilmemek.