Bumerang - Yazarkafe

22 Kasım 2015 Pazar

Bir Parça Hüzün

 İçimin mevsimine hiçbir zaman uymayan havalar kah yaz günü üşütüyor, kah kış günü içimi
ısıtıyordu.
Sonbaharın gelişi zamansızdı bugün. Mevsimlerin birbirini takip ettiği zamandan bağımsız, bilmem kaçıncı kez yaşıyordum tüm bu olanları.
Her şey bütün aksiliğiyle gelen gri rüzgarın suçuydu. Yemyeşil yapraklarım şaşırmışlardı önce, daha sıkı tutunmuşlardı birbirlerine. Soğuktu, karanlıktı, hissizdi. Eski tadı yoktu işte. Olan biten her şey benden bağımsız gelişiyordu.
Başkasının hayatını uzaktan
izliyormuş gibi hissetmek ne berbattı. Keşke dur diyebilseydim gri rüzgara. Yapraklarımı sarartma, düşürme onları. Zaten benden geriye ne kalırdı ki onlar da giderse...

9 Ekim 2015 Cuma

Nerelerdeyim?

Merhaba sevgili okuyucu. İçinde sayamayacağım kadar ''o'' bulunan ço...k yoğun bir dönemden geçiyorum. Kısmet olursa seneye okul öncesi öğretmenliğine talibim :). Ondan bu telaşlar.
Ösym' nin kısa süre önce yaptığı açıklamaya göre sınavım 22 mayısta olacak. Bu yaşıma kadar böyle bir darbe yemedim. Hayır neden iki ay geriye alırsın ki sınavı?

29 Eylül 2015 Salı

Sarılmalı

Çoğu insan sevmez kucaklaşmayı,
sarılıp öpmeyi.
Oysa ben en başta çocuklar olmak üzere sevdiğimiz herkese, her fırsatta sarılmamız gerektiği kanısındayım. Sarılmanın sevgi belirtisi olması yanında insan psikolojisi üstünde oldukça olumlu etkileri vardır.
 Bir çocuk düşünün ki her gün anne şefkati görmüş, sevdiğinde sarılmayı; kızdığında söylemeyi ve hepsinden önemlisi zamanı geldiğinde affedebilmeyi öğrenmiş olsun.
Bireyin insanlara karşı samimi davranabilmesi için bebekliğinden itibaren samimi, olumlu duygularla yetişmesi gerekir.
Bölümüm dolayısıyla drama çalışmalarında da çocukların birbirlerine sarıldığı etkinliklere yer verilmesi gerektiğini biliyorum. 
Bu, çocukların güvende hissetmesi, sakinleşmesi, arkadaşlarıyla olan ilişkilerini geliştirmesi açısından önemlidir.

20 Eylül 2015 Pazar

Kapılar

görsel alıntıdır
                                                                                                                                                                            Hiçbir hayat yoktur ki zamanın tozlu elleri elinden tutup bir yerlere sürüklemesin. Hiçbir hayat
yoktur ki Sezen Aksu dinlemiş biri kadar tam olsun.
Nelerin geleceği, neleri getireceği; bizden neler götüreceğini bilmediğimiz binlerce şeyle karşılaşır tenimiz. Tedirginliğimiz tecrübelerimiz kadar büyük, adımlarımız da bir o kadar yavaştır.

17 Eylül 2015 Perşembe

Keskin Bıçak

görsel alıntıdır


En değerlim olarak kaldığın yerden, yüreğinde kanaması hiç durmayan yaranla geldin.
Yüreğinde hala o iki ucu keskin bıçak; dokunulması, sevilmesi yasak.
Uzaktan bile kulak tırmalayan sesinin sebebiydi
Ağlama seslerini bastırmak için avaz avaz yankılanan çığlıkların



Bir ben duyardım nelerden vazgeçip, neleri sakladığını çığlıkların
Bir ben tutardım iki ucu keskin bıçağı
Yüreğinden çekip almak isterken paramparça oluşuma bile yanamazdı tenim.
Ben en çok, yanarken bile aklımın odalarından bir türlü gitmeyişini, kendimi kaybetsem de seni unutamayışımı sevdim.




12 Eylül 2015 Cumartesi

Necla Yok mu o Necla

Spora gittiğimden bahsetmiştim.
Yaklaşık iki aydır devam ediyorum.
 Ellisinden on dördüne pek çok
görsel alıntıdır
hayat, pek çok azim öyküsü dinledim. Ama içlerine en ilginç gelen Neclanınkiydi. Kendisi Suriye'li. Üç oğlu, kaynanası ve eşiyle aynı evi paylaşıyormuş. Saçlarında sarı balyajlar var, hafif kilolu, tahminimce otuz yaşına yakın bir bayan.
 İlk geldiği günler o kadar azimliydi ki bizi oldukça şaşırttı. Hocamıza bile ''Şu Neclanın azmine bakın, sizden daha çok kilo verirse görüşürüz'' dedirtmeyi başardı.
 Bilmiyorduk ki neden bu kadar azimli. Tabi öğrenmemiz çok uzun zamanımızı almadı. Meğer bizim Neçla'nın yaşadığı ülkede kadın güzelse tek eş, değilse çok eş olurmuş. O yüzdenmiş çırpınışları. Ama evde de dağ gibi kaynana engeli -bakınız kaynana her yerde yapıyor yapacağını- varmış. Günahını almak istemem ama başka bir gelin daha istiyor olabilir :).

6 Eylül 2015 Pazar

Gözyaşları

görsel alıntıdır
Her biri yağmur damlası gibiydi gözyaşlarının. Onlar gibi istediği yere düşüyor, istediği yerden yolunu çizerek akıp gidiyordu...
Belki bir kaldırıma, belki bir küçük çatı kenarına konuşlanmış kul yuvasına, belki de daha önce dökülen damlaların biriktiği bir çukura...
Her bir gözyaşı damlası farklı dünyalara ait oysa.
Yeni doğan bir çocuğun çığlık atarak ağlaması, annesinin mutluluk gözyaşları ya da orta yaşı geçeli çok olmamış dedesini kaybeden çocuğun gözyaşları...
Yani duygular farklı olsa da gözyaşları hep aynı akıyor aslında.

30 Ağustos 2015 Pazar

Kendini Rahat Bırak

görsel alıntıdır
Hepimizin üzüldüğü şeyler, kızdığı durumlar, belirsizlikten nefret ettiği halde belki de bilinmeyen tarihlerde netleşecek bulanık olaylarımız var.
Yaşamın ilk yıllarında sevilme isteğiyle başlayan, ardından başarmak için verilen uğraşları kapsayan enteresan bir bok çukuruna düşüyoruz. Ne içinde kalabiliyoruz bu çukurun -malum kötü kokuyor- ne de dışına çıkabiliyoruz. Onca insan koşuştururken öylece oturamıyoruz bu maratonda. İttire ittire de olsa bir şeyler yapmaya çalışıyor kimimiz, kimimiz çok hızlı başladığı için bir yerde tıkanıveriyor.

25 Ağustos 2015 Salı

Bildiği Gibi

gösel alıntıdır
Rüzgar bir başka esiyordu bu akşamüstü. Beni neden bıraktın, neden yarım kaldı dercesine öfkeli; özlemi kadar ağır; kırılmışlığı kadar soğuktu. Acılı ve bir o kadar da acımasız rüzgarın soğuğu kadından başkasını üşütmedi. Zaten bu yaz hiç ısınamamıştı ki. Bazı soğuklar vardı, bazı kişileri üşütmek için vardı. Bazı kırılışların korkunç sesini sahibinden başkası duymazdı. Yapıştırılmak istense, ellerden oluk oluk kan akıtacak cinsten kırıklardı.

18 Ağustos 2015 Salı

Bazı Yalanlar

Ellerin dedi adam; öyle küçük, öyle beyaz, öyle güzel ki şuan tam saçlarımın arasında gezinirken. Kadın sustu her zamanki gibi. En ufak sözde utanır, yalnızca gülümserdi adamın küçük
görsel alıntıdır
gözlerine diktiği kocaman gözlerini kaçırırken. Ela onların rengiydi. Onların göz rengi, onların şansı...

Kadın en çok maviyi sevse de elanın yeri ayrıydı hayatlarında.

Hayatta çok azdır huzurlu zamanların toplamı kimseyi birleştirmeye de diriltmeye de yetmez. Hani şu ölmek üzereyken şerit halinde geçecek hatıralar. İşte o en güzel hatıraların çoğu kadınla olanlardı adam için. Saçları arasında gezinen el huzurun, hayatın ve zamanın dışındaki adını koyamadığı bir duyguyu çağrıştırıyordu. O duygunun adını koyabilse her şey daha kolay olacaktı aslında. Bir de kadının gözlerindeki elaya karışabilseydi belki içindeki hasret bitiverirdi. Evet hasret. Yanından henüz ayrılmışken bile arama ihtiyacı hissettiren bir özlem vardı içinde. Sahi ne oluyordu şimdi adama? Uzun zaman sonra bunları hissettiren bu sessiz kadın da nereden çıkmıştı? Elinden kayıp gideceğini bile bile yanında durduğu bu kadına neden yapmıştı ki bunları?

14 Ağustos 2015 Cuma

Sonuca Odaklı Yaşam

görsel alıntıdır
Hızlı tanışmayı, hızlı konuşmayı, hızlı tartışmayı ne çok sever olduk. En kötüsü de her şeyi hızlı şekilde tükettik. Elimizde bir şey kalmayınca aynı şekilde başka bir şeyi tüketmeye koyulduk. Adeta tüketmek ve eskitmek için and içtik.
Her şeyi en az on kat daha hızlı yaşadık.

9 Ağustos 2015 Pazar

Bir Ayda 5 Kilo Vermek İster misin?

görsel alıntıdır
Merhaba sevgili okuyucu, diyet diyorum. Hani şu pazartesileri başlayan, hemen o gün en sevdiğimiz yemekler karşımıza çıktığı için, bir sonraki pazartesiye ertelenen muhteşem gün. Başlamak yarısıdır derler. Yalaaan. Diyette kesinlikle yalan bu tabir :).
 Ben bayramda bir diyete başlamışım sorma. Ne tatlılar, ne yapraklar, ne şekerler, ne içecekler vardı önümde de, hayır dedim; kullanmıyorum öyle şeyler. Bayramda bunlara karşı koyabildiysem dedim kendime, artık o muhteşem günün geldiğinin resmidir.

6 Ağustos 2015 Perşembe

İkimiz

görsel alıntıdır
Kim kaybetmişti şimdi o en güzel yerinde biten hikayeyi. İyiler mi, haberi olmayanlar mı, yoksa her şeyi elinde bir kuklaymışcasına oynatan o şeytan mı?
Kimdi kazanan şimdi?
Kimin eli bırakılmıştı tam karşıya geçerken, öylece yolun ortasında. Kimlerin eli tutulmuştu en sevilen yerine. Değmiş miydi gittiğine? Teni değmiş miydi? Ya da tüm bu olanlara değmiş miydi?
Evet değmişti teni, önce teni, sonra sözcükler.


29 Temmuz 2015 Çarşamba

Kaldı

Kaldı; hevesim kursağımda, çayım bardakta, Bayram sevincim yarınlarda.
Kaldı;zifiri bir karanlık içinde bomboş odalarda.
İki eksi bir sıfır, bir ben geride.
Hatırlatan ne varsa boğazımda kaldı.

26 Temmuz 2015 Pazar

Yorgunum

Hiç olmadığı kadar yorgun. Herkes isminin ağırlığını yaşar derler.
Merve bir dağın ismi bilirsiniz. Belki bu yüzden dağ gibi yükler binmiş omzuma. Öncelikle çok sevmemeyi öğretti hayat. Çok sevmemeyi... Giderler dedi yapma; alışma...
İnanma dedi. Yarına çıkacağı belli değil kimsenin. Ölmese de bir yolculuğa çıkabilirmiş insanlar dönmemek üzere.
Ardında bıraktığı enkazı merak edermiş hep gidenler.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Yaş Mevzuları

görselalıntıdır
''Öncelikle bir bayana yaşı sorulmaz değil mi beyler?'' diyerek başlamak istiyorum. :)
Kişinin yaşı dediğimizde aklımıza gelen tek şey kaç yıl önce doğmuş olduğudur. Birçok kişinin aksine ben, kişinin yaşının tek bir kritere bağlı olduğunu düşünmüyorum.
Marlo MORGAN'ın Bir Çift Yürek adlı kitabında aborjinler belirli bir olgunluğa eriştiğini düşündüğünde, yaşam tarzında olan değişikliklere göre hissettiği bir ismi verebiliyordu kendine. Hayatı boyunca ismi aşama aşama değişiyordu yani. (Bu arada kitabı okumanızı tavsiye ederim.)

14 Temmuz 2015 Salı

Bir Veda

görsel alıntıdır
Gecenin bilmem kaçında yürüdüğü dar, arnavut kaldırımlı sokakta ondan başka kimse yoktu. Şu sıralar sık sık gece yürüyüşüne çıkmaya başlamıştı. Üstüne üstüne gelen duvarlar bahaneydi aslında, kaldıramadığı hayatın ta kendisiydi.
Akciğerlerinde dolup taşan dumanlar kalbini de kirletmiş olmalıydı bir şekilde. Sevdiklerini artık orada bulamayışının başka bir sebebi olamazdı. 

5 Temmuz 2015 Pazar

Gözlerindeki Işık

görsel alıntıdır

Yılların eskittiği bedeni, beyazlayan saçları, senelerin doldurduğu gamzeleri dışında değişiklik olmadı sanıyorlardı. Varsın sansınlardı.
Aslında en çok eskiyen şey kalın, yıkılmaz duvarlarıydı.Sokak sanatçılarının her gün tam kalbinde, duvarların önünde çaldığı şarkıları vardı. Bazen hüzünlü, bazen hareketli çalarlardı. Ağlasa da, gülse de bir anlamı vardı. Sevdiği herkes orada, onunlaydı çünkü.



30 Haziran 2015 Salı

Karahindiba Düşler

alıntıdır
''Ben bütün hikayelerin başka türlü olmasını isterim aslında'' diyordu yazar Tehlikeyi Oyunlar'da.       Başka türlü hikayeler...
Biri üflemişcesine dağıldı karahindiba düşleri kadının. Onun hikayesi ne zaman bu kadar hüzünlü bir hal almıştı?
Geleceğinle ilgili hayallerinde kimseye yer verme demişti annesi küçükken. Kimseye umut bağlama.
O zaman bir anlam çıkaramamıştı bu sözlerden.
Ebeveynler, biz ne düşünürsek düşünelim söyledikleri her şeyde haklı çıkarlar.
 Çünkü o da dahil kimi sevdikleri bulutlara uçmuş onu izliyor, kimi ise hayatından öylece çıkıvermişti. Belki bu olayın da farklı olmasını isterdi kadın. Annesini daha o yaşta anlayabilmek, onunla bir gün daha fazla geçirmek pahasına uyumamak, daha çok sarılmak isterdi ona...
Kaybetmeyince anlaşılmıyordu ki işte!

6 Haziran 2015 Cumartesi

Annelik Üzerine

İki gün kadar önce memlekete dönüş yolunda yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum sizinle. Otogarda, otobüsün yanında sigaramı içerken fark ettim onları. Otuz yaşına yakın eşofman giymiş bir kadın, yanında kırmızı çizgili kazak giydirilmiş üstü başı kir içinde bir çocuk.
 Kadının da çocuktan pek farkı yoktu aslına bakarsanız. Mesele kıyafet değildi ama dikkatimi çekmişlerdi.Yerime oturduğumda hemen sağ tarafımdaki ikili koltukta oturanları muavinin azarladığını gördüm. Napıyor bu adam derken yerdeki çöp yığınını fark ettim. Ne bulduysa atmış bizim hatun. Neyse dedim, taktım kulaklığımı. Kadın çocuğuyla zerre ilgilenmiyordu, hareket halindeki otobüste çocuk bir o yana, bir bu yana koşuyordu. En fazla üç yaşında olan bir çocuk fren anında orada kafasını bir yere vursa yaralanabilir, hatta ölebilirdi. Ama bizim anne müsveddesinin umrunda bile değildi. Arada bir muavin uyardıkça çocuğunu kucağına alıyor, en ufak hareketinde ona vuruyordu. Ha bir de çalan telefonu var tabi. Her açısında argo kelimelerle konuşup gapat gapat diyordu.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Bana Sorma

Bana sorma, önce doğan güneşle başla.
Birçok canlının uyanışını sağlayan güneşle..
Arıların diyar diyar gezip aradığı o en güzel çiçek olduğunu fısıldayacaktır kulağına.

Bana sorma, uyandıktan sonra buz gibi suyla yüzünü yıkamış o adama sor.
Kahvaltısız işe gidemeyen adama...
Kahvaltısının vazgeçilmezi çayı olduğunu, nasıl bilmezsin dercesine söyleyecektir sana.


16 Mayıs 2015 Cumartesi

Sigaramın Dumanı (Son)

Sigara bağımlılığı diye bir şey yoktur desem bağımlı olduğunu düşünenler çok mu itiraz eder acaba :) ??
 Bence bu sigara bırakma mevzusu yalnızca birtakım psikolojik durumlar yüzünden zor . Yani bulunduğun ortamda kesinlikle sigara içemeyeceğini bilince içmeden durabiliyorsun, derslerde, uzun süren işlerde dayanıyorsun ama bırakırsam ölürüm biterim havalarındasın. Sigara içen (aslında di-li geçmiş zaman kipi kullanmalıydım) biri olarak buna inanmıyorum.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Kaç Eylül Geçmişti Sahi?

Görsel alıntıdır.
Uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözleri, özenle hazırladığı bordo çantası, kahverengi düz saçları, elinde art arda yaktığı sigarasıyla gelmişti durağa. Son durağa...
Her şeyin bittiği, ve bir gün her şeyin yeniden başlamasını umut ettiği durağındaydı yeniden.
Üstünde onun en sevdiği kıyafetleri vardı. Siyah sana çok yakışıyor derdi hep. Özellikle siyah şifon gömleğine bayılırdı. Her yıl inatla bu gömleği giymesi bu yüzdendi. Giydiği, beklediği gün gömleğini yıkar, bir yıl boyunca siyah gömleği de kendisi gibi geçen günleri sayar ve o gün geldiğinde en sevdiği kokuyu da sıkarak o durağa gelirdi...

24 Nisan 2015 Cuma

Dünya

Bu boktan dünyada sonunda mutluluğu bulduğumu, bazı şeylerin hiç değişmeyeceğini, sanki hayat kendi planlarımı uygulamama izin verecek-miş gibi inanmam büyük aptallıktı.
Evet sayın okuyucu, ben büyük aptalım. Ama en büyüğünden. Guiness rekorlar kitabına girecek derece aptalım...
 Güven nedir diyerek başlıyorum bu boktan dünyayı sorgulamaya. Birine güvenmek kelimesi öyle içi boş, öyle yalan ki. Bana şimdi sorsalar güven yalnızca insanın ne halt yediğini bilmesidir derim. Evet aynen öyle derim. İnsan kendisinden başka kimsenin ne bok yediğini bilemez. Güven sorunsalı yüzünden pek çok insanın paranoyak olması da boşuna değildir.

21 Nisan 2015 Salı

Teyze Yeğen Etkinlik Yaptık

Ela henüz iki yaşında, kıvırcık saçlı (teyzesine çekmiş), tatlı mı tatlı bir şey :).
Tüm günü birlikte geçirecek olunca yaş grubuna uygun birkaç etkinlik bulayım hem onun hem de benim vaktimiz güzel geçsin dedim. Okul öncesi öğretmenliği okuduğum halde yeğenime bir faydam olmayacaksa yazık bana değil mi :).
  Yaşına uygun olmayabileceğini düşünsem de Ela'nın dikkatli bir çocuk olduğunu düşünerek sulu boya, ip baskısı ve patates baskısı etkinlikleri yaptırmaya karar verdim.
  Öncelikle boyayı tanıdık, nasıl boyayacağını öğrendik. Elimizdeki fırçalarla rastgele çizgiler çizdik. Renkleri seçerken isimlerini de söyleyerek daha iyi öğrenmesini sağlamaya çalıştım. Daha sonra ip ve patates baskılarını nasıl yapacağını gösterdim. İp baskısı oldukça dikkatini çekti, patatesle pek ilgilenmedi. İp baskısı ve boyama çalışmalarına bir saatten fazla devam ettik sanırım, buradan Ela'nın güzel vakit geçirdiğini çıkarabilirim. Etkinlik bitimine doğru patatesi  yiyeceği, suyu da içmeye kalktığı sırrı aramızda kalsın :).

7 Nisan 2015 Salı

Karanlık

Görsel alıntıdr

Şuan, gözlerimizin -bir süreliğine de olsa- birbirine şefkat ve özlem dolu baktığı son andı. Kim bilirdi ki bugün bir şehir eksilecek, iki çift göz yaşlarla dolacak, yollar bitmek bilmeyecekti...
Şuan senin beni, benim de seni sevdiğimi söyleyebileceğim son an. Sana sımsıkı sarılıp gitme demek için son fırsatım. Ama gitmelisin sevgili. Yine gelmek için gitmelisin.




24 Mart 2015 Salı

Bayım


Saygıdan söz etmek mümkün değilse, bir sevdanın sığ sularında boğulabilirsiniz bayım.

Gülüşü yalnızca sevdiği adamı gördüğünde güzelleşen kadınları üzmeyin.
Her gece sizinle uyuyan, her sabah sizinle uyanan kadınların uykularını çalmayın. Onların içinde sizinle mutlu anlarını paylaştıkları binlerce düşleri var...



2 Mart 2015 Pazartesi

Senin Hikayen

Görsel alıntıdır.
''Yepyeni günler başlıyor'' dedi adam. Derin bir nefes çekti sahil kenarındaki kafede çayını yudumlarken. O günler geride kaldı, diye düşündü.
 Bazen öyle anlar vardır ki, sanki dünyaya adım atıldığında ciğerlere ilk kez dolan gibidir alınan nefes. Ciğerleri cayır cayır yakar, öyle ki gözlerden yaş gelir. Ancak hayata başlamanın verdiği mutluluğu gölgeleyemez. Adamın aldığı derin nefes böyle hissettirmişti.

23 Şubat 2015 Pazartesi

Kadına El Kaldıran Adam Değildir!

Görsel alıntıdır
Yoğun günler geçiriyoruz ülkece; hiç yaşanmasaydı keşke o günler, dediğimiz. Utançla, nefretle anacağımız günler.
 Kendimiz, annemiz, ablamız, arkadaşlarımızın da bir gün başına gelmesinden delicesine korktuğumuz iğrenç şeyler.
 Kadına bedenden, ne giydiğinden öte bakamayan zihniyetlerle aynı gökyüzünde nefes alıyor oluşumuz bile içler acısı.

 İnsan olan bir şey yaparken benzer şeylerin başına gelebileceğini düşünür. Mesela bir yakını hamileyken hamile olanlara daha duyarlı davranır. Yaşlılığını düşünür, bir insanın çaresiz, muhtaç hale gelebileceğini düşünür... Düşünür işte yahu, insan olan düşünür!

12 Şubat 2015 Perşembe

Kumdan Kaleler

 Sapasağlam durmak isterdi hayatta. Her ne olursa olsun yıkılmamak, yoluna devam edebilmek. Ama isterdi işte..
 Kendi yaptığı sağlam kaleleri vardı. Aşılmaz sınırları...
Herkesin o sınırları geçmesine izin vermezdi. Veremezdi ki. İzin verirse kalesi yıkılır, şehrini savunmasız bırakmış olurdu. Böylece bir kez daha işgal edilirdi yurdu. En çok korktuğu şey buydu.

7 Şubat 2015 Cumartesi

Olduğun Gibi Kabul Edilmek

 Önce kendi olduğu için severiz. Onu o yapan her şeyi, her bir zerresine kadar.

 Zamanla ruh eşi olayını kendi profilimizdeki insanı yaratmak yolunda heder ederiz. Kıyafetinden tutun da saç rengine, huylarına kadar değiştirmeye çalışırız. Hayalleri, umutları, düşüncelerine bile sansür uygulamaya çalışırız.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Döngü

Ne verdiyse o yönde bir şeyler alması tesadüf değildir insanın.


 Toprağa tohum eker; bitkiler, meyveler, gölgesinde nice anılar paylaşılan kocaman bir çınar oluverir.Ne kadar su verildiyse o denli hızlı büyür. İhmal edilirse bir toprak, kahrından ağlamaya başlar. En sonunda kuruyan göz yaşları kendini ve üzerinde ne varsa yok eder. Suya, ilgiye aç; kırılgan bir topraktır geriye kalan.


25 Ocak 2015 Pazar

Tatil

görsel alıntıdır
Geçen hafta perşembeden beri evdeyim. Ne zamandır yazayım diyorum ama o kadar yoğunum ki arada bir yazılarınızı okumaktan başka bir şey yapamadım.
  Gündüzleri ziyaretler, ev uğraşları, eski dostlarla geçerken geceleri Dexter izliyorum. Gerçekten harika bir dizi. Hala benim gibi izlememiş olanlar varsa tavsiye ederim. Yurttayken ara verdiğim birçok diziye yeniden başladım. Akşamları çayımızı alıp dizi izliyoruz annemle. Muhteşem bir ikili olduk :)). Sizler de iyisinizdir umarım.



7 Ocak 2015 Çarşamba

İlk Kar

Görsel alıntıdır
O gece çok sinirlenmişti. Her zamanki basit tartışmalardan biriydi işte.
Ama yine kendini sıkmış, büyüttükçe büyütmüş, sinirini karşı taraftan çıkaramamış ve sakinleşmek için bir yol aramaktaydı.

Bir sigara çay yapayım bari dedi. Olmazsa olmazlarındandı sigara ve çay. Dışarı çıkıp soğuğu iliklerinde hissedeceğini de çok iyi biliyordu. O yüzden kalın bir şeyler giydi.