Zamanı az kalmışlar anlar kelebekleri. O çirkin tırtılın kanatlanıp rengarenk oluşunun sevilmekten olduğunu çok iyi bilirler. Sevmenin, sevilmenin aşamayacağı engel, iyileştiremeyeceği yara yoktu...
Sonra o güzel renklerin geçiciliğini, hafifliğin ve kimseye dokunmadan, yük olmadan ölüme gitmelerinin acısını da yüreklerinde yaşarlar...
Ait hissedemedi, gidemedi, gelemedi. Arafta yaşamanın acısına alıştı sonra.
Ömrünün az kaldığını bilerek devam etti yoluna. Geç kalmışlığın, ölümün acısını gözlerinde görmesinler diye yolda karşılaştığı kimseyle göz göze gelmedi.
Sadece yürüdü, en çok da geceleri yürüdü. Işıklı yolları çok sevdi. Bir kedinin başını okşamakla dinlendirdi ruhunu. Kana kana su içti kaynağından.
Yüreğindeki ve kulaklığındaki sesler hep yarış halinde oldu. Kulaklıktakini son ses açtı ki diğerini duymasın. Yorulmadan, acıtmadan gitmek istiyordu. Rengarenk bir kanat çırpışın güzelliğiyle büyülenirken insanlar, son nefesini güzel bir çiçeğin üzerinde vermek istedi.
Çok sevdi, çok içti...
Sevmek güzel olmasına güzeldi de
Bazen zaman, bazen sevilen şey yanlıştı.
Çocukken çok severdi kelebekleri, ama dokunduğunda o güzel renkleri bulaşırdı eline. Ömürlerinin kısa olduğunu da, onlara dokunmanın bile kırılmalarına yol açacağını da bilmezdi.
Bilseydi dokunur muydu hiç...
Bilselerdi dokunurlar mıydı kadına hiç...
Bir yerde okumuştu kadın, taşı sulayıp çiçek vermesini beklemiştim diyordu.
Kelebek
Kısacık ömründe
Bir taşı sulayıp
Çiçek açmasını beklemişti...
Kadın
Kısacık ömründe
Bir taşı sulayıp
Çiçek açmasını beklemişti...
Kelebekleri sevmeyen yoktur heralde çok güzeller
YanıtlaSilAynen, güzeller :)
Siltaşı sulayıp çiçek açmadığını görmek epey zorlu duraklardan sonra oluyor..:)
YanıtlaSilyüreğine sağlık..
Bunu fark etmek, kabullenmek zor ve zaman istiyor gerçekten...
SilTeşekkür ederim :)
ay o zaman kısacık ömrümüzde barik çiçek sulayalııım :)
YanıtlaSilEveet, taşları bırakıp çiçek sulamalı deep :)
SilPeki ya adam... kaleminize sağlık.
YanıtlaSilAdamı bilemiyoruz sevgili okur, belki başka bir yazıda da adamın hislerini konuşuruz :)
SilBak bu tam sana göre o zaman; yaşadığım şehirde bir botanik bahçesi var ve aralık başından mart başına dek her sene kelebek sergisi olur. Fakat bunlar toplanıp vahşice kurutulmuş kelebekler değil, larvalardan getirilir ve tropik bahçenin dört bir yanına kurtçuklar konulur. Bu kurtlar koza örer, sonra yavaşça kelebeğe dönüşürler. Bahçenin o bölümünde kelebekler için çeşitli şuruplar, döllenecek tropik bitkiler ve kesilmiş meyveler olur. 3 aya yakın zaman bu sergiyi her aşamasında defalarca gezerim, özellikle de karlı günlerde gidip bankta sessizce kıpırdamadan oturmayı, rengarenk kelebeklerin etrafımda uçuşmasını, başıma ve omzuma konmasını çok severim. Bahçede çalışan bir kadınla tanıştım geçen sene, biraz bilgi edindim kelebekler hakkında. Ve sorumu sordum: "peki sonra ne oluyor bu kelebeklere?" Bana dedi ki; ömrü daha uzun olanları büyük kutular içinde bir başka şehrin sergisine götürüyoruz, yumurtaları ise muhafaza ediyor ve seneye yeniden kullanıyoruz :)
YanıtlaSilKesinlikle o botanik bahçe tam bana göreymiş :) Konya'Da da var ama henüz gidip görme fırsatım olmadı. Doğal ortamlarında olmaları, zarar verilmeden ortamlarından koparılmadan getirilmeleri harika.
Sil