Bumerang - Yazarkafe

9 Ağustos 2020 Pazar

Yarım

 Türküler söyleyen, türküler dinleyen, sesinde aşk olan bir adam vardı... Uzunca boyu, güzel sesi, ''hayatta her ne olursa olsun umut hep var olacak'' bakışları ile dimdik ayaktaydı. Gülümsesin diye her şey yapılabilirdi. İnsan onu görünce aklının iplerini öylece salabilirdi. Dengesizleşebilirdi, çocuklaşabilirdi, kendi olmaktan çıkabilirdi, asla girmem dediği yollarda koşabilirdi öylece, çok sevebilirdi sonra. Yalnızca kokusunu içine çekmek isteyebilirdi... Yani kadının gözünde böyleydi en azından... Yanında olmak, var olmanın ilk şartıydı sanki. Gözünü onunla açmış, onunla kapatmalıymış gibi... Ölmek üzereyken istenen o son su gibi... 

Adamın yaşını, yaşanmışlığını kimse bilmezdi. O da anlatmayı çok sevmezdi hani. Sigarasıyla, şarkılarıyla dertleşirdi çoğu zaman. Ölümü bile korkutan duruşuna rağmen içindeki şefkati sadece o kadın görmüştü. Gördüğü günden beri de aklını, gönlünü bir daha onaramayacağı şekilde kaybetmişti. 

Göreceliydi acı. Göreceliydi hisler. Hisleri sahibinden başka kimse bilmezdi ki. Burada yazar başlamasını dileyeceği bir aşk hikayesi yazamıyordu. Çünkü bazı durumlar anlatılamazdı. Kelimelerin dahi canı yanardı. Bazı hikayeler henüz yazılmadan yarım kalmaya mahkumdu. Nedeni, sonu bilinmezdi.

Adamın hislerini gerçekten bilseydi kadın, hani gitme'nin g'sini duysa her şeyi yakıp yıkacak bir haldeydi. Ama yaprak kımıldamayan hikayesine devam edemiyordu. Ağzını bıçak açmayan bir çıkmaz sokaktı sanki adam... Kadın yolunda yürümüyor, artık sürünüyordu. Bu durağanlıkta, bir kaşık suda boğuluşu bundandı... Bir damla gözyaşı yeterli olur muydu adamın gitme demesi için? Kadının kalsaydı ne olurdu? Kalmasına engel olan neydi? Hepsi bir bilinmeze gidiyordu. 

Bardaki yaşlı adam yıllar önce başladığı bu hikayenin sonunu yazmaya karar vermişti. Ne kadar içerse içsin tamamlayamıyordu. Hangi yolun nereye çıkacağı, kadının unutup unutmayacağı, adamın sevip sevmediği, bir kez olsun özlem hissedip hissetmediği, yollarının bir yerde yeniden kesişip kesişmediği, hepsi bir muammaydı... Şarabından bir yudum daha içti. Çok içiyordu. Çok içmenin bile devam ettirmeye yetmediği hikayeler vardı demek ki. Bardaki adam gerçekler ve rüyalar arasındaki ayrımı yitireli çok olmuştu. Bu da yıllar önce kaybolduğu hikayesiydi. Kahramanları hayal ürünü müydü, gerçek miydi bilmiyordu. 

Tek bildiği yarım kalmışlığı, içinde henüz patlamış volkanın lavlarının sıcaklığına benzer bir acının olduğuydu...

''Göremedin gözyaşımı
Silemedim gömleğine
Ya bu sitemi kollarına al
Yanayım ya ben derdime
Getiremedim, doyuramadım
Bitiremedim aman
Ver bu canı şerefinle
Vurdum ama öldüremedim''

Mabel Matiz- Boyalı da Saçların 




4 yorum:

  1. adamın hislerini bilseydi kadın ihtimaller ihtimaller..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adamın hislerini bilseydi belki de her şey başka türlü olurdu sevgili okur, kim bilir...
      Hoş geldiniz bu arada :)

      Sil
  2. Keşke bilseydi kadın diyeceğim ama hayata o kadar keşke sığdırıyoruz ki.. Adam ve kadın belki kavuşamadılar ama aşk aralarında baki kalmış. Habersiz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı hikayeler hayatta yarım kalmış gibi görünüp kalplerde ömür boyu devam ediyor... Birbirinden habersiz...
      Sevgiler :)

      Sil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?