Bumerang - Yazarkafe

20 Ocak 2021 Çarşamba

Prangadan Özlemler

                                                 
(görsel alıntıdır)

Özlem; beş harf, iki hece. Günlerin, gecelerin ya da mevsimlerin anlamını kaybettiği en büyük kelime. Söylenmesi zor, tadı kekremsi. Yürekte derin iç çekişler bırakan, dilde çoğu zaman sükutla, ö(z)lem dileği ile yaşamak... 

 Kadın için sapasağlam sandığı kalelerin kum gibi dağıldığını gördüğü günler gelmişti. İlk dağılışı değildi elbette, ama bu kez farklıydı. Dağılışını bile sever miydi insan?

 Kadın seviyordu. Darmadağın oluşunu, oluş sebebini, bir daha eskisi gibi olamayacak oluşunu bile seviyordu. 

Üzerinde hiçbir yere ait olmayanların kendine has kokusundan vardı. Göçmen kuşlar gibi rüzgar nereye eserse oraya gidecek bir adama aşık olmuştu. Gitmesi gereken yerler vardı. Kalamıyordu. Gelemiyordu. Gidemiyordu da.

Gitmek aslında gitmek değildi. Gelememekti. Yolların kapalı oluşundan mıydı, imkansızlıklara verilen bir gönülden miydi bilinmez. O kahramanlar arasındaki küçük sırdı. Bizim meselemiz özlemekti.

Kollarında ölmeyi dileyecek bir özlem. Kokuya, bir tel saça, bir çift göze özlem. Beyazları adamda sevmişti. Hatta en çok beyazları sevmişti... Bilmediği bir kokuyu derin derin içine çekecek kadar, uğrunda her şeyini feda edecek kadar...

Eksik yaşamak ayakkabılarına yaz günüde yapışmış bir sakız gibi peşini bırakmıyordu. Kurtulmaya çalıştıkça sünüyor, daha katlanılmaz hale geliyordu. Oysa özlemlerden böyle kurtulamazdı.

Bir şarkı, bir ses, bir adam görse ona benzer, kahroluşu sevdasındandı. Siz bilmezsiniz, sevdanın büyük çoğunluğu özlemektir; uçmanın çoğunun çırpınmak olduğu gibi...
 Kadın bunu çok iyi biliyordu. 

Prangadan özlemleri vardı. Pranga, Tdk'ya göre ağır cezalıların ayaklarına takılan zincir demekti. Aşk da ağır bir cezaydı. Hele kadınınki gibisi...
Mahkum belli, suç belli, ceza belli...
Prangaları da seviyordu. Adamdan, adamla ilgili, adam için, adama doğru olan ne varsa seviyordu. Ne geliyorsa ve kendinden neler veriyorsa kabulüydü. 

Güneşin doğuşunu izlediği çok sabah olmuştu. Birdenbire nasıl aydınlık oluyorsa, güneş nasıl bir mucize gibi kendini gösteriyorsa, prangadan özlemleri de bir gün öyle son bulacaktı. Buna inanarak yaşamaya çalışıyordu. 

Sonra kuşlar gelecekti. ''Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna'' şiirindeki kuşlardan ama. O yollarda yürüyecekti adamla. Saate hiç bakmayacaktı. Kimse umrunda olmayacaktı. Sadece yol olacaktı. Sesinde dinlemeyi sevdiği, kimselerin duymadığı şarkıyla baş başa. Yol hiç bitmeyecekti. Adam hiç gitmeyecekti.

Her gecenin sabahı geliyordu. Güneş doğuyordu. Hasretinden prangalar eskittim şiiri çınlıyordu kadının kulaklarında.

Ama bir adam gelmiyordu.
Dediğim gibi
Gitmek, gitmek değildi.
Gelememekti.

''Biz senle ayrı yerlerde
Aynı hayale kapılmış
Aynı ormanda kaybolmuş çocuklar
Biz senle
Aynı yerinden vurulmuş
Aynı yerinden kanayan
Aynı yerinden acıyan
Aşıklar gibiyiz''


www.pandacik.com’da yayınlanan yazımdır.



9 yorum:

  1. Çok çok çok iyiydi :) Ancak bu kadar iyi özetlenebilirdi. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim sevgili okur beğenmenize sevindim :)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Gizli Ozne; ben bu yazıyı okuyorum ve bittiğinde neden bu kadar hüzünleniyorum. Bu hikaye bir yabancının mi yoksa senin mi diye düşünmeden edemiyorum. Yaşamadan bu kadar güzel yazılabilir miydi, ya da bu kadar güzel yazan birinin bunları yaşamasına gerek var mıydı? Canım sıkılıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarken ben de aşırı hüzünleniyorum :) böyle hikayeler dönüp duruyor kafamda sürekli, teşekkür ederim gerçekçi bir şekilde yansıması hoşuma gidiyor. Allah kimseye bu denli aşk acısı yaşatmasın diyorum, sevgiler :)

      Sil
  4. Çok hoş ve etkili bir yazı olmuş. Tasvirleri çok sevdim. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz sevgili okur, beğenmenize sevindim sağ olun :)

      Sil
  5. Emeğinize sağlık harika bir yazı olmuş çok beğendim :)

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim sevgili okur, hoş geldiniz :)

    YanıtlaSil
  7. böyle özlemek çok ağır olmalı :)

    YanıtlaSil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?