Bumerang - Yazarkafe

30 Ocak 2021 Cumartesi

Mülteci


Aşk; adına şiirler, hikayeler, destanlar, masallar yazılan...

Uğruna cinayetler işlenen, şehirler fethedilen, her şeyden geçilen, ciğeri katran karasına boyatan o lanet duygu.

Kaç şehir, kaç şiir, kaç ölüm ederdi ulan bir aşk?

Kaç kişiyi öldürmek, kaç yokuşu koşar adım çıkmak, kaç ciğeri vermek, kaç defa ölmek gerekti uğruna?

Adamın isyanına, yangınına tüm kıtalar susmuştu. Tüm şehirler kayıptı. Vatanım demişti aşkına. Uğruna ölürüm dediği vatanından olmuştu!

O artık bir mülteciydi. Vatanı artık yoktu. Her şey bittiğinde, herkes gittiğinde sığındığı evi yoktu. Bu ne demekti biliyor musunuz?

Artık yeni doğan gün olmasındı. Güneşi görmesindi. Sonu denizlere çıkan sokaklar yerin dibine batsındı işte! Yoktu ulan, yoktu! Ölmek hayatında dileyeceği en güzel şeydi.

Çok çabalamıştı. Kadın gitmesin diye çok çabalamıştı. Kendinden vermişti. Kopan her karış toprağı bedenindendi vatanı giderken. Her parçasında, her zerresinde iliklerine kadar yanmıştı da bir damla su vereni olmamıştı! Yanıyorum diyememişti. Tebessüm edebilmişti yalnızca.

Kendi olmaktan çıkmıştı. Gözyaşları kirpiklerinin ucuna kadar gelmişti, kalbi yerinden çıkmıştı. Bir tanesini bile silen olmamıştı. Dur demişti de bir türlü dinletememişti. Sağırlar duymazdı ki. Benciller kendinden başka bir şeyi düşünmezdi ki.

Kaç yakarış, kaç yalvarış, kaç damla gözyaşı ederdi ulan bir aşk?

İnsanlar değişirdi. İnsanlar korkaktı. Sırtını bir evin duvarından başkasına yaslamamak gerekirdi. Bilmeliydi. Duymalıydı. Dinlemeliydi...

Vatanım demişti. Geçmem, gitmem, gidemem. Vatanı ondan geçmişti işte. Giderken ayakları titrememiş miydi? Evini yıkarken nereye sığınacağını düşünmemiş miydi?

Düşünmemişti.

Vatanım demişti...

Kaç yitik can, kaç vazgeçiş, kaç veda ederdi ulan bir aşk?

Mülteciydi artık. Sınırı yoktu. Kuralı yoktu. Amacı yoktu. Sevdiği hiçbir şey yoktu. 

Geceler olmasındı. Yıldızlar yerin dibine batsındı. Ay tepesine düşsündü. Ölseydi de görmeseydi bu günleri.

O artık bir mülteciydi. Vatanı yoktu. Kanla sulanmış tek karış toprağı yoktu.

Sesi yoktu. Sessizlik dedi adım, bundan sonra sessizlik.

Kaç sessizlik, kaç vazgeçiş, kaç bekleyiş ederdi ulan bir aşk?

Başka bir vatan söz konusu dahi olamazdı. Sınırda bekleyecekti. Gerekirse mayınlı yollardan geçecek, yine de bir gün kavuşacaktı. Sonunda ölüm de olsa kavuşacaktı. Evi yoktu bundan sonra. Sınırın telleri, yüksek korumalı duvarları, uzun bekleyişleri ve özlemleri olacaktı.

Kaç sınır, kaç mayın, kaç özleyiş ederdi ulan bir aşk?


www.pandacik.com da yayınlanan yazımdır.












5 yorum:

  1. Yada; kaç seçiş, kaç vazgeçişti bir aşk? Kavuşunca adı aşk olmaktan çıkacak mıydı mesela? Her limanda bir sevgilisi olanları da mülteci edebilecek kadar güçlü müydü aşk? Kim bilir...
    Keyifle okudum, sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilemedim ki...
      Ne olunca aşk olur, kime göre aşk olur...
      Herkes için farklı yanışlar ifade ediyor :)
      Teşekkür ederim beğenmene sevindim, sevgiler.

      Sil
  2. Çok çarpıcı anlatmışsınız durumu. İç burkucu, hüzün verici... Kimsenin yaşamak istemeyeceği bir şey. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?