Bumerang - Yazarkafe

21 Şubat 2021 Pazar

Gönderilmeyen Mektup



Yürüyordu koşar adım. İleri değildi, oysa hep ileri doğru olurdu yürümek...
Bu kez yükseliyordu yürürken, bulutlara doğru. Gökyüzü mavi olmalıydı; oysa zifiri siyahtı şimdi.

Maviden siyaha çalmış renkleri kendinden bilirdi. Bu yüzdendi oraya doğru yürümesi...
Güneş olmalıydı şuralarda bir yerde; ama bu güneş değil, ateş topuydu. Işıktan öte sıcaklık hissediyordu yükseldikçe. Et ve tırnağın birbirinden ayrılması gibiydi bunun acısı...
Etrafında yıldızlar vardı. Yıldızlar sabit değildi, hepsi üzerine üzerine geliyordu. 

Bir rüya olmalı diyordu, bu bir rüya olmalı...
Uyanıyordu...

Yaşadığı günler rüyasında gökyüzüne yaptığı bu yolculuk tadındaydı adamın.  
İçinde maviden siyaha çalan bir değişim başlıyordu. Karamsarlıktan ziyade gerçeklerin farkına varmak diyordu adına. 

Hayat denen palette hayal edebileceğiniz bütün renkler vardı. Güneşten bir bir solan tüm renkler sırayla işlevini yitirmişti. Bir mavi kalmıştı; denize, deniz yoksa gökyüzüne çıkan hani. Bozkırın bağrından çıkan kim varsa bilirdi, oranın denizi gökyüzüydü. O, tüm hayalleri bir annenin çocuğunu her şeyden korurcasına sarması gibiydi kollarında. Daha güzeli sınırsız evlada annelik yapardı gökyüzü. 

Bu yüzden tüm renkler içinde maviyi idareli kullanmıştı paletinde. 
Bugünlerde mavinin de azaldığını içten içe hissediyordu. O da olmasa, zifiri karanlığa doğru gömüleceğini biliyordu. Bu yüzdendi rüyasında gökyüzüne doğru yürümesi. Rengini kaybetmek istemiyordu, siyahları kendine yakıştıramıyordu. 

Şimdi tüm renklere dargın, gözleri uzaklara dalmış, yürüyordu. Gökyüzüne doğru gidiyordu. Yol nereye varır bilmiyordu. Siyahlardan uzaklaşmak biraz da siyahların içinden geçerek mümkündü. Yeni bir renk bulmalıydı. Yeni bir yol, belki yemyeşil bir ormana çıkardı sonu...

İçindeki umutsuzluğu da yanına alırsa yol bir yere gitmezdi, biliyordu. Bu yüzden her şeye yeniden başlayacaktı.

Unutmanın hatırlamaktan geçtiğini bilerek geçmişini düşündü. Bir bir vedalaştı anılarıyla. 
Sonra bir mektup yazdı. Bizle başladı mektubu. İçinde çok güzel anılar, kahkahalar vardı. Satırlar arttıkça tadı değişti mektubun...
Sen ve ben'e dönüşürken harflerin bile canı yandı. Dediğim gibi, etin tırnaktan ayrılması gibiydi bu acı. 
Unutmanın hatırlamaktan geçtiğini unutmasın diye, yazılana hiç gönderilmeyecek bir mektup yazdı. 
Unuturken hatırlamak, hatırlarken unutmak mı olacaktı şimdi adı?
Maviden siyaha geçiş böyle mi oluyordu?
Peki boğazına oturan şu bir türlü yutamadığı şey neydi?

Artık biliyordu. O yutamadığı şeyle bir ömür yaşamaya alışacaktı...

Hoşçakalla bitirdi mektubunu. 
Vedalaşırken
Hoşça'kalınır mıydı?

Harflerin bile canı yanarken, bu acıyla yaşanır mıydı?








9 yorum:

  1. "Hayat denen palet" çok şey çağrıştırdı ben de. Bir an palet hızlı hareket etti galiba başım döndü sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı insanlar maalesef renklerini çabucak tüketiyorlar...

      Sil
  2. 'Unutmanın hatırlamaktan geçmesi' güzel bir yazıydı. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. maviyi dünyanda yaratan benliğin onun bütün renklere dokunabileceğini unutmasın,
    maviyi sonsuz kılan kalbindeki sevgin, o engin sevgin ve umudun tükenmesin...
    belki her bitiş daha güzel başlangıçlara gebedir, kim bilir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzeldi :)
      Mavimiz tükenmesin diyelim o halde. Umarım adam için de güzel başlangıçlar olur :)

      Sil
  4. göndersin mektubuuu sonra yine maviye dönsün :)

    YanıtlaSil
  5. Hoşça kalınır mıydı peki ? Emeğinize sağlıkkk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette kalınmazdı...
      Teşekkür ederim sevgili okur, sevgiler :)

      Sil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?