Bumerang - Yazarkafe

8 Kasım 2020 Pazar

Maske



 Uyandığında boğazını yakan tada, dağınık saçlarına aldırmamıştı. Mor bir balonu andıran göz altları, şişmiş gözlerine de...
Tam beş yıl boyunca aynalara bakmamıştı. Sonra aynalara bakmamanın içindeki kötüyü kaybetmediğini, o hep yanan kor ateşe bir damla faydası olmadığını fark etti. Artık en azından aynada gördüğü aksine katlanma gücü olduğunu hissediyordu.
 Kabusları vardı. Kimseye anlatamadığı, içinden çıkamadığı. Anlatılması ve yaşanması mümkün olmayan.
Bir yerde okumuştu. ''Neden öyle olduğu ve neden böyle olmadığı aralığı; delirmek için en iyi aralık.''
İşte onun delirme sebebi buydu. Herkes bir neden seçecekse eğer en esaslı olanı buydu.
 Elinden birden kayıp giden cam bardak misaliydi hayat. Birdenbire olan şeyler elinde değildi. Birdenbire kaybolan şeyler de. Belki de hiç elinde olmamıştı. Bilemiyordu. 
 ''Mesafelerin en kötü yanı bu!'' dedi. ''Ağladığımı bilemedikten, gözyaşımı silemedikten sonra ne anlamı vardı ki. Hem beş sene geçmişti. Beş sene, bin sekiz yüz yirmi beş gün, otuz saat. Hatta az önce bin sekiz yüz yirmi beş gün, otuz saat, bir dakika oldu.'' Sayıları hiç sevemedi. Özlemleri de. 
 Hele ömür boyu bitmeyecekse o özlem, vay halineydi adamın...
 Onu kurtaracak tek ilacının son kullanma tarihi geçmiş gibiydi hayatı. Ölmeyi bekliyordu kısacası.
Yaşının genç olması bu beklemeye engel değildi. Kafasını kurcalayan çok şey vardı. Şimdi anlatmak istemiyordu. Zaten olaylardan ve insanlardan ziyade, onların bizde uyandırdığı hisler değil miydi önemli olan?
Adam da öyle yapıyordu. Olaylar ve insanları içinde yaşatıyordu. Anlatmayı bırakmıştı.
Ama anlamak...
Adamı her şeyi fazlasıyla anlamak mahvetmişti işte!
Neyse ki maskelerle arası iyiydi. Şimdi en mutlu maskesini takıp insanların arasına karışma zamanıydı. 
Çünkü gerçek hayat acımasızdı. Gerçek hayatta yaralarını gösterirsen seni ölmek üzere olan bir hayvan gibi acımasızca yol kenarında bırakırlardı. Bu sabah da o çok sevdiği yarasına -geceye kadar- veda ederek çıkmıştı evinden...



13 yorum:

  1. Bir zamanlar yazdığım bir yazının altına, "üzerimize giydiğimiz kıyafetleri, maskeleri çıkarmanın da rahatlatıcı bir yanı var" yazmıştı sevdiğim bir okur. Oysa o yazıyı çırılçıplak yazdığımı düşünüyordum ben.. Yani demek ki insan çıplak kalamıyor; sürekli bir giyinme, yüzünü maskeleme, makyajlama hali var belki de bu sahnede. Bazen yorucu bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef haklısınız. Nadir zamanlarda çok yakın olduğumuz insanlara karşı maskesiz durabildiğimiz bazı anlar oluyor sanki, onun dışında hep bir saklanma-saklama hali...

      Sil
  2. Maskesiz gezebiliyor muyuz ki?:( Kalemine sağlık. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gezemiyoruz... Umarım becerebiliyoruzdur şu maskeleme işini :)
      Sevgiler..

      Sil
  3. Her bir yara bandının üzerinde farklı ruh hallerini temsil eden emojiler görüyorum :) Hep dışla ilgileniyoruz ve aslında bu çok doğal. Ama içle de ilgilenmek gerekiyor ve bu da doğal olarak zor. "İnsan olmak" denilen şey biraz da oralarda sanki :) İnsan olmak lazım. Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maskenin altındaki beni görün çağrısı hissediyorum buradan :) bazen insanlar görüyor sanki ne dersiniz?
      Neşeli sevgilerle ifadesi çok iyiydi :)

      Sil
    2. Bence herkes birbirinin maske altındaki yüzlerini görmeli, görmeye istek duymalı :) "Neşeli sevgilerle" ifadesini beğenmene sevindim :)

      Sil
    3. Bizi gerçekten tanıyan bazı insanlar görüyor ama dediğiniz gibi genel olarak maskenin altını görmeye çalışmalı :)

      Sil
  4. çok ağırdı derindi beee :)

    YanıtlaSil
  5. Rahmetli annemin günlüğünde söyle yazıyor. Hayat bir tiyatro sahnesi ve ben de palyacoyum... bunu hatırlattı yazın bana. Sanirim hepimiz öyleyiz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu hatırlatan bir günlüğü olması hem çok güzel hem çok acı olmalı...
      Ne yazık ki hepimiz maskelerimizle varız.

      Sil
  6. I just found your blog. It's amazing.
    Follow for follow? I already follow you. <3

    Check my blog: salyaves.blogspot.com

    YanıtlaSil

Ben buradayım sevgili okur, peki sen neredesin?